
v Ey inananlar, namaza kalktığınız zaman yıkayın yüzlerinizi ve dirseklerinizle beraber ellerinizi ve başınızın bir kısmını meshedip ayaklarınızı topuklarınızla beraber ve…..
Maide 6
Ehlibeyt dostlarının tenkit edildiği meselelerden birisi abdest konusudur. Dünya müslümanlarının çoğunluğunun abdest alma şekillerinin farklı olması sebebiyle de bu mesele maalesef her daim gündemdedir. Bu makalemizde MESH etme konusunu haidsler ile sizlere sunmaya çalıştık.
Mesh bir şeyi başka bir şeyin üstünden geçirmek ve gezdirmek anlamındadır. (1) Fıkhi açıdan bakıldığında ise ıslak eli baş ve/ve ya ayak üzerinden çekmektir. Konuya Kuran-ı Kerimi’in Maide suresinin 6. ayetinde değinilmiş olsa da biz Şia’nın VESAİL-UŞ Şia kitabındaki hadisleri nakletmeyi yeterli görmekteyiz.
İmam Sadık’tan (aleyhisselam) nakledilerek şöyle buyurduğu söylenmektedir:
“(Abdestte) Başın ön kısmının dörde birini ve ayakların ikisini mesh ediniz. Ayakları mesh ederken sağ ayaktan başlayarak mesh ediniz.” [2]
İmam Bâkır’a (aleyhisselam) ayağın mesh edilmesi soruldu. İmam cevabında şöyle buyurdu:
“Ayakların mesh edilmesi Allah tarafından Cebrail vesilesiyle nazil olmuş bir şeydir.” [3]
Zürare İmamlar tarafından güvenilir ve İmam Bâkır’ın (aleyhisselam) öğrencilerinden olan bir ravidir. Zürare İmam’dan şöyle naklediyor: “İmam Maide Sûresinin altıncı âyetine dayanarak şöyle buyurdu:
“Ayakların üstünü (bir kısmını) mesh etmek vaciptir.” [4]
Zürare naklediyor: İmam Bâkır’a (aleyhisselam) Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) abdestinin nasıl olduğu soruldu. O da şöyle cevap verdi:
“Hazreti Resul-i Ekrem (sallallahu aleyhi ve alih) bir leğenin getirilmesine emretti! Leğen getirildikten sonra Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih) abdest almaya başladı. Sırasıyla yüzünü, sağ elini, sol elini yıkadı daha sonra başını ve iki ayağını aldığı abdestten kalan ıslak elleriyle mesh etti ve şöyle buyurdu: Ayakların parmaklarının ucundan ayaklardaki “ka’b” a kadar mesh edilmesi gerekir. Ayaklardaki “ka’b” hakkında sorulunca şöyle buyurdu: Ayağın çıkıntısı ve ayak bileğinden aşağısıdır.” [5]
1- Tureyhî, Fahruddin, Mecmeu’l-Bahreyn, 2. baskı, Mektebet-u Neşr-i Sakafetu’l-İslamiye, 1408, c. 4, s. 198.
2- Âmulî, Hurr, Vesailu’ş-Şia, 2. baskı, Kum, İntişarat-ıMüesese-i Âlu’l-beyt, 1414, c. 1, s. 418.
3- Âmulî, Hurr, Vesailu’ş-Şia, c. 1, s. 419.
4- Tabatabâî, Muhammed Hüseyin, Tefsir-i el-Mizan, Farsça tercümesi: Musevî Hemedanî, Muhammed Bâkır, Kum, İntişarat-ı İslami, c. 5, s. 378.
5- Tabatabâî, Muhammed Hüseyin, Tefsir-i el-Mizan, Farsça tercümesi: Musevî Hemedanî, Muhammed Bâkır, Kum, İntişarat-ı İslami, c. 5, s. 379.
Bir yanıt bırakın