Adı: Ali aleyhisselam
Künyesi: Ebul Hasan
Lakabı: Emirülmüminin, Murtaza, Haydar, Esedullah
Doğum Yeri: Mekke ( Kâbe’nin içi )
Doğum Tarihi: Miladi 600 yılının Recep ayının 13 de
Baba Adı: Ebu Talip (İmran) aleyhisselam
Anne Adı: Fatıma selamullahi aleyha
Çocuk Sayısı: Hz. Ali ‘ninaleyhisselam 16 kız 12 erkek olmak üzere 28 çocuğu vardır.
Erkek çocuklarının isimleri: 1-İmam Hasan, 2-İmam Hüseyin, 3-Şehit Muhsin, 4-Ubeydullah, 6-Abbas, 7-Cafer, 8-Osman, 9-Abdullah, 10-Yahya, 11-Muhammed-i Asker, 12- Ömer
Kız çocuklarının isimleri ise:1-Zeynep,2-Ummu Gülsüm,3-Ummu’l Hasan,4-Ramle, 5-Nefise, 6-Zeyneb-i Suğmame, 7-Rukiye-i Suğra, 8-Ummu Hani, 9-Emame, 10-Fatima, 11-Hatice, 12-Meymune,13-Ummu Kerame, 14Cemane, 15-Ummu Selame,16-Rukiye.
Görev Yaşı: Peygamberimiz şehit edildikten hemen sonra Hz. Ali 33 yaşında iken imamlık görevine başladı.
Görev Süresi:30
Şehadet Yılı: Hicretin 40.yılı Ramazan ayının 19 da Miladi:26 Ocak 661
Şehadet Sebebi: Kufe camisinde Sabah namazında başina aldiği kıliç darbesi sonucunda şehit oldu.
Şehadet Yaşı:63
Katili: Abdurrahman b.Mülcem lanetullahi aleyh
Mübarek Ziyaretleri: Irak’ın Necef şehrinde
Kısaca Hayatı:
Hz.Emirü’l-Mü’minin Ali (aleyhisselam) , Beni Haşim kabilesinin büyüğü, Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in amcası Ebu Talib ‘in oğludur. Ebu Talib, Peygamberi (sallalahu aleyhi ve alih) kendi evinde büyütüp himayesi altına aldı. Bi’setten sonra hayatta olduğu sürece Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’i kafirlerin, özellikle Kureyş’in eziyetlerinden korudu.
Hz. Ali (aleyhisselam) (meşhur rivayete göre) Bi’setten on yıl önce dünyaya geldi, Altı yıl sonra Mekke ve yöresine kuraklık meydana geldiği için Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in isteği üzerine babasından ayrılıp, Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in evine gelerek onun eğitimi altına girdi.(1)
Peygamber-i Ekrem (sallalahu aleyhi ve alih) , ilk defa Hira mağarasında vahiy nazil olduktan sonra eve dönüp olayı anlattı. Hz Ali (aleyhisselam)’da zahiri olarak iman getirdi.(2) Yine Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) tüm akrabalarını toplayıp, onlara getirdiği dine davet ederek şöyle dedi: “Davetimi önce kabul eden benim vasim, vezirim ve halifem olacaktır.” Bu arada ayağa kalkıp, iman getirmesini ibraz eden bir tek Ali (aleyhisselam) idi. Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) de onun iman etmesini kabul ederek verdiği vadeyi onun hakkında geçerli bildi(3)
Ali (aleyhisselam), Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) hicret edene kadar devamlı onunla birlikteydi. Hicret gecesi, kâfirler Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in evini sarıp. Onu katletmek istedikleri zaman Hz. Ali (aleyhisselam) Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) efendimizin yatağında yatmış ve Resul-Ekrem (sallalahu aleyhi ve alih) bu sayede evden ayrılarak Medine’ye doğru yola koyulmuştu.(4) Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) den sonra O hazretin vasiyeti üzerine milletin emanetlerini sahiplerine iade ettikten sonra annesini, Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in kızını başka iki kadınla birlikte alıp Medine‘ye doğru hareket etti.(5)
Medine de devamlı o hazretle birlikteydi. Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) hiçbir zaman gizlide ve açıkta onu kendisinden ayırmadı. Biricik sevgili kızı Hz. Fatıma‘yı (selamullahi aleyha) zevce olarak ona münasip gördü. Müslümanlar arasında kardeşlik akdi okuttuğunda, Ali’yi (aleyhisselam) kendisine kardeş ve vasisi seçti.(6) Ali (aleyhisselam) Peygamber’in (sallalahu aleyhi ve alih) katıldığı tüm savaşlarda hazır bulundu. Bir tek Tebuk savaşına katılmadı. O da Peygamber’in (sallalahu aleyhi ve alih) emri ile Medine’de Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in yerinde kaldığı içindi.(7) hiçbir savaşta geri adım atmayıp hiçbir an düşmandan kaçmadı. Hiçbir şart altında Peygamber’in (sallalahu aleyhi ve alih) emrinden çıkmadı. Bu nedenle Peygamber-i Ekrem (sallalahu aleyhi ve alih) buyurmuştur ki: ”Hiçbir zaman Ali (aleyhisselam) haktan ve hakta Ali (aleyhisselam)’den ayrılmaz.”(8)
Hz. Ali (aleyhisselam) Peygamber’in (sallalahu aleyhi ve alih) vefatında otuz üç yaşındaydı. Tüm dini faziletlere sahip olup, sahabe içerisinde özgün olmasıyla birlikte onun genç olmasını ve Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in savaşlarında kâfirlerden birçoğunu öldürüp, onlardan düşman kazanmasını bahane ederek hilafetten kenara ittiler ve bu şekil o hazretin eli tüm genel olaylardan kesildiğinde evinin bir köşesine çekilerek özel kişileri eğitmeye başladı. Peygamber (sallalahu aleyhi ve alih) ’in vefatından sonra 25 yıl üç halifenin hilafet zamanı geçti. Osman öldürüldüğünde halk Hz. Ali’ye (aleyhisselam) biat ederek onun hilafete gelmesini istedi ve nitekim hilafet makamını eline aldı.
Hz. Ali (aleyhisselam) dört yıl dokuz ay süren hilafeti müddetin de Peygamber’in (sallalahu aleyhi ve alih) siretine uyup, hilafet’e inkılap ve kıyam ruhu verdi. Toplumda çeşitli ıslahlara baş vurdu. Elbette bu ıslahlar, bir kısım çıkar peşinde koşanların zararına olduğu için sahabeden bazıları,“Aişe”,Talha”, Zübeyr” ve “Muaviye” liderliğinde Osmanın kanını bahane ederek Hz Ali (aleyhisselam)’a karşı çıkıp, çeşitli çirkin olaylara sebebiyet verdiler.
O hazret bu fitneleri yatıştırmak için Basra yakınlarına Aişe, Talha ve Zübeyr ile savaştı; bu savaş Sıffın savaşı adını aldı ve bir bucuk yıl devam etti. Nehrevan adıyla maruf olan muharebesinde de Hariciler ile savaştı.
Böylelikle o hazretin hilafet müddetince gösterdiği çabaların bir çoğu iç kargaşaları gidermek yolunda geçti. Çok geçmeden Hicretin 40. yılı Ramazan ayının 19. günü Kufe mescidinde, sabah namazında İbn-i Mülcem tarafından zehirli hançer darbesi ile yaralanıp iki gün sonra şehadeti şereflendirdi.(9)
Hz.Emir-ül Mü’ minin (aleyhisselam) tarihin tanıklığına, dost ve düşmanın itiraflarına göre insani değerlerde hiçbir eksikliği olmayıp İslami faziletlerde Peygamberin(sallalahu aleyhi ve alih) terbiyesine tam bir örnek idi. Onun şahsiyeti hakkında yapılan bahisler, Şia ve Ehl-i Sünnet ve bu konuda bilgi sahibi olanlar tarafından yazılan kitaplar hiç kimse hakkında olmamış ve yazılmamıştır.
Hz. Ali (aleyhisselam) ilmi açıklamalarıyla özgür kanıtlama ve burhan tarzını ortaya koyduğu gibi, ilahi öğretilerde ve felsefi bahislerde de bulundu. Kuran’ın lafzını korumak için Arapça dilbilgisi kurallarını icat ettiği gibi Kuran’ın batınında da konuştu. Hitabet etmekte en becerikli, Araplar içinde şecaatte dillere destan idi. Peygamberin (sallalahu aleyhi ve alih) zamanında ve ondan sonra yaptığı savaşlarda hiçbir zaman paniğe kapılmadı. Defalarca çeşitli olaylar örneğin Uhud, Huneyn, Hayber ve Hendek gibi savaşlarda Peygamberin(sallalahu aleyhi ve alih) ashabı ve ordusu paniğe kapılıp titrediler, bazıları da firar ettiler. Fakat Ali (aleyhisselam) bunların hiç birinde düşmana sırt çevirmedi. Savaşta ün kazanan yiğitlerle savaştığında hiçbiri kurtulamadı. Bu güce sahip olduğu halde güçsüzlerle savaşmadı. Firar edeni takip etmedi, gece saldırı yapmazdı ve suyu düşmana kesmezdi.
Hayber savaşında hücum edip kalenin kapısını yerinden söküp bir kenara atması tartışılmaz tarihi bir realitedir.(10)
Yine Mekke’nin fethinde Peygamber-i Ekrem (sallalahu aleyhi ve alih) putların kırılmasına emir verdiğinde Ali (aleyhisselam), Peygamberin isteğiyle, o hazretin omuzlarına ayaklarını koyarak Kabe’nin üzerine çıkıp, oraya dikilen taştan yontulmuş koskocaman Hübel denilen putu yıktı.(11)
Ali’nin (aleyhisselam) fakirlere yardım etmesi, emri altında olanlara muhabbet etmesi, çaresizlerin imdadına koşması, cömertliği ve affı hakkında bir çok kıssalar vardır. Eline geleni Allah yolunda fakir ve miskinlere verip kendisi çok zor koşullarda yaşıyordu. Çiftçiliği, fidan dikmeyi, su kuyuları kazmayı ve bayır yerleri yeşillendirmeyi severdi. Fakat bu yolda elde ettiği şeyleri fakirlere vakfederdi. O Hazretin vakıfları “Hz. Ali (aleyhisselam) sadakaları” adında meşhurdur. Hilafetin sonlarında bunların epeyce (yirmi dört bin dinar) geliri vardı.(12)
______________________
1-Fusul-ul Mühimme, 2. b. s.14. Harezmi’nin Menakıb kitabı, s.17.
2-Zehair-ul Ukba, Kahire b. yıl 1356, s.58. Harezmi’nin Menakıb kitabı, Necef b. yıl. 1385 H. s.16-22. Yenabi-ul Mevedde, yedinci baskı, s.68-72.
3- İrşad-i Şeyh Müfid, Tahran baskısı, 1377 yılı, s.4, Yenabi-ul Mevedde, s.122.
4- Fusul-ul Mühimme, s.28-30. Tezkiret-ül Havass, Necef baskısı, 1383 H. yılı, s.34. Yenabi-ul Mevedde, s.105. Menakıb-ı Harezmi, s.73-74.
5- Fusul-ul Mühimme, s.34.
6- Fusul-ul Mühimme, s.20. Tezkiret-ul Havass, s.20-24. Yenabi-ul Mevedde, s.63-65.
7- Tezkiret-ul Havass, s.1. Fusul-ul Mühimme, s.21. Menakıb-ı Harezmi, s.74.
8- Muhammed b. Şehraşub’un “Menakıb-ı Al-i Ebu Talib” kitabı, Kum baskısı, c.3, s.62 ve 218. Gayet-ul Meram, s.539. Yenabi-ul Mevedde, s.104.
9- Menakıb-ı A-li Ebu Talib, c.3, s.312. Fusul-ul Mühimme, s.113-123. Tezkiret-ul Havass, s.172-183.
10- Tezkiret-ul Havass, s.27.
11- Tezkiret-ul Havass, s.27. Menakıb-ı Harezmi s.71
12- Nehc-ül Belağa, üçüncü bölüm, 24. mektup: Ebul Hasan
Sitemizde yer alan reklamlar web sayfamıza maddi destek almak için eklenmiştir. Gösterilen reklamların sitemiz içerikleri ile bir alakası yoktur. Gösterilen reklamlar sizin arama geçmişinize göre şekillenmektedir.
Bir yanıt bırakın