Başlıklar
Teberra Üzerine…
Bu makalemizde mektebimizin olmazsa olmazı TEBERRA konusunu sizlere sunmaya çalıştık.
İmam Rıza (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Dinin kemali, bizim velayetimizi kabul etmek ve düşmanlarımızdan uzak olmaktır.”
Tevella’nın Anlamı
Teberra meselesinin beraberinde farz olan bir diğer gerek şartlardandır. Tevella; Sevmek, dostluk kurmak, dost olmak, bağlılık, itaat etmektir. Teberra meselesi anlaşılması ile Tevella da anlaşılacağından TEBERRA konusu münasebetiyle detaya yer verilmemiştir.
Teberra’nın Anlamı
Teberra kelime anlamı olarak birlikte olmanın uygunsuz olduğu şeyden uzak durmak anlamına gelmektedir. Uzak olmak, uzak durmak anlamlarında da kullanılmaktadır. [1]
Teberra’nın Kur’an’da ki Yeri
“ Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah’ın tarafında olanlardır.”
Mücadele, 22
Kur’an’da Allah ve Peygamberinin müşriklerden beri olduğunu ilan ederek “Beraat” (tövbe) suresinin yanı sıra yirmi surede de (toplam 27 ayet) beraat sözcüğü ve türevleri otuz yerde zikredilmiştir.[2] Şirkten uzak durmak [3] ve aynı şekilde Hz. Peygamber Ekrem’in (sallallahu aleryhi ve alih) kendi muhaliflerinden uzak durması ve muhaliflerinin de ondan uzak durduklarını açıklaması.[4] Kur’an, beraat ve teberra sözcüklerini neredeyse sözlük anlamında kullanmıştır ve ortak noktaları Allah düşmanlarından ayrılış, müşrik ve kâfirlerin anlaşma ve ittifaklığından çıkmak ve batıl takipçilerden kopmak ve ayrı durmak.[5]
Hadislerde Teberra’nın Yeri
İmam Rıza (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Dinin kemali, bizim velayetimizi kabul etmek ve düşmanlarımızdan uzak olmaktır.”
İmam Cafer Sadık’a (aleyhisselam) şöyle denildi:
“Filan şahıs size karşı muhabbeti olsa da düşmanlarınızdan uzaklaşma hususunda zayıflık göstermektedir.” İmam Cafer Sadık (aleyhisselam) buyurdular: “Yalan söylüyor! Kim bize muhabbet iddiasında bulunuyorsa, düşmanlarımızdan uzaklaşır.” [6]
İmam Cafer Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurur:
“Allah Teâlâ, Peygamberine şöyle vahiy etti: Müminlere de ki: ‘Benim düşmanlarım gibi giyinmeyin, düşmanlarım gibi yemek yemeyin, hayat tarzınız düşmanlarımınki gibi olmasın. Çünkü bu durumda düşmanlarıma benzeyen bu kullarım da düşmanlarımdan sayılırlar. Acaba din sevgi ve nefretten başka birşey midir ki?”[7]
Diğer Mezhepler Açısından Teberra
İslam mezheplerinin çoğu, Kur-an-ı Kerim ve Peygamber sallallahu aleyhi ve alih hadislerinin vurgusu ile teberra inancına sahiptir. Ancak Allah düşmanları konusunda görüş farkları bulunmaktadır. Birçok İslam mezhebi maalesef Ali ve evlatlarına (aleyhisselam) ve onların dostlarına TEBERRA etmekte hatta tekfir boyutuna kadar da gitmektedirler. Hatta kafir olarak nitelemekte ve şiddetle beri olmaktadırlar.
Şia Açısından Teberra
Şia açısından TEBRRA konusu zıt kavramı olan TEVELLA ile birlikte farz olan kabul etmektedir. Teberra’dan asıl maksat Allah, Resulü ve Ehlibeyt’ine (Allah’ın selamı onlara olsun) düşman olanlardan beri olmak ve onlara aynı şekilde düşman olmaktır. [8]
Teberra maddi sebeblerin gölgesinde kalsa da, esasında manevi değerlerden öne çıkmaktadır. Yani zahirde hilafet meselesi gibi dursa da esasında Allah tarafından tayin edilen hak İmam’ın Peygamber sallallahu aleyhi ve alih’ten sonra hak dinin asıl savunucusu ve sahibi olduğu halde buna engel konulması ile alakalıdır. Hz. Peygamberden (sallallahu aleyhi ve alih) sonraki 12 imam, masum, Allah tarafından atanmış, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) tarafından tanıtılmış ve her bir imamın kendisi de bir sonraki imamı tanıtmıştır. İmamlar dini her türlü tahriften, akait ve amellerdeki değişiklik ve indirgemelerden korumaktadırlar.[9] Bu inanca göre, İmamların düşmanları, yani imametin gerçekleşmesine mani olan ve öz Muhammedî İslam’ın gerçekleşmesine mealen engel olanlar veya Peygamber Ehlibeytine (aleyhisselam) kin güdenler Allah’ın düşmanlarıdır ve onlardan teberra etmek farzdır.[10] Teberra genel anlamı ile Allah’a, Peygamberi’ne ve Ehlibeyt’ine düşmanlık edenlerden beri olmak ve onlardan her daim uzak olmaktır.
Teberra’ya Karşı Olan Şia’lar (BETRİYYE)
Betriyye, BETERA olarak kesmek kökünden gelen kesenler anlamında olan kelimedir.(teberradan ilişkisini kesenler). Esasında bu gruba dahil olanlar İslam’da farz olan TEVELLA ve TEBERRA meselesinde Allah’a, Resulüne ve Ehlibeyt’ine sevgi muhabbet kısmı olan TEVELLA’da samimi olup, düşmanlık, uzak olma anlamında TEBBERRA’dan uzak durmaktadırlar. Savunmaları barış varken düşmanlık nedir şeklindedir. Özellikle son dönemlerde bazı meseleleri unutturmaya ve ya farklı anlatımlarla değişik şekilde yorumlanması yönünde faaliyet göstermektedirler. Daha detaya inildiğinde Ali aleyhisselam’a olan muhabbete, onun hakkını elinden alanların muhabbetini ekleyenler demek daha yerinde olacaktır. Bu konuda İmam Sadık aleyhisselam şöyle buyurmaktadır:
Sad b. Cenah el-Keşşi dedi ki: Ali b. Muhammed el-Kummi bana Ahmed b. Muhammed b. İsa’dan, o Hüseyin b. Said’den, o Fudale b. Eyyub’dan, o Hüseyin b. Osman’dan, o da Sedir’den anlattı, dedi ki:ben Ebu Cafer (imam Muhammed el-Bakır a.s)’ın yanına gittim, Seleme b. Kuheyl, EbuMikdam Sabit el-Haddad, Salim b. Ebi Hafsa, Kesir el-Nevaa ve onların beraberindeki bir grup da imam a.s’ın yanında idiler. Ebu Cafer (imam Muhammed el-Bakır aleyhisselam)’ın kardeşi Zeyd b. Ali de imam ile birlikte idi. Onlar Ebu Cafer (imam Muhammed el-Bakır aleyhisselam)’a dediler ki: “Biz Ali, Hasan ve Hüseyin (aleyhisselam)’ı bizim velimiz kabul ediyor ve onların düşmanlarından kendimizi beri tutuyoruz.” İmam aleyhisselam buyurdu ki: “Evet (bunu yapmalısınız).” Daha sonra onlar dedi ki: “biz Ebu Bekir ve Ömer’i de velimiz kabul ediyoruz.” Bunun üzerine Zeyd b. Ali onlara bakarak şöyle dedi: “Siz Fatıma selamullahi aleyha’dan beri misiniz? bizim davamızı kestiniz, Allah da sizi kessin.” O günden sonra onlar el-betriyye olarak(teberradan ilişkisini kesenler)olarak adlandırıldı.[11]
Bu konunun etraflı olduğunu ve zuhur dönemindede böylesine düşünceye sahip olacak grupların olacağına da işaret edilmiştir. Şeyh Mufid İrşad kitabında şöyle yazmaktadır:
EbulCarud’dan, oda Ebu Cafer (imam Muhammed el-Bakır aleyhisselam)’dan uzun bir rivayet aktardı, imam a.s buyurduki:«Kaim (imam Mehdi aleyhisselam)zuhur ettiği zaman, Kufe’ye gidecek, silah kuşanıp Betriyye olarak çağrılan on bin kişi onun karşısına çıkacaktır. Onlar diyecek ki: “Geldiğin yere geri dön. Bizim Fatıma’nın çocuklarına ihtiyacımız yok.” O onların sonuncusunu öldürene dek kılıçtan geçirecek. Sonra O Kufe’ye girecek. Orada her şüpheci münafığı öldürecek ve onların kalelerini yerle bir edecek. O (aleyhisselam) Allah memnun olana dek onlar için savaşanları öldürecek.» [12]
1-Rağıb İsfahani, İbn Manzur; Safi Puri, “beree” zeylinde; Nefisi, Daiyu’l İslam, “teberra” zeylinde.
2-Mustafavi, Abdul Baki, “beree” zeylinde.
3-En’am, 19, 78.
4-Yunus, 41; Şura, 216.
5-Tabersi, c. 5, s. 3-4; Abdul Baki, aynı madde.
[6] – Biharu’l Envar, c.27, s.58
[7] – Biharu’l Envar, c.65, s.63
[8] İbn Babaveyh, 1412, s. 78-81; Lahici, s. 154-155.
[9]İmamın makam, konum ve görevi konusunda hadislere bakınız. Önreğin: Kuleyni, c. 1, s. 198-303. İmam Rıza’dan (aleyhisselam) nakledilen hadis.
[10]Lahici, a.g.e, İbn Babaveyh, 1412, s. 81
[11] Keşşi, “Rical”, 3/236, hadis 429 (Velayet WordPress sitesi)
[12] Şeyh Müfid, “el-İrşad”,2/384 (Velayet WordPress sitesi)
Bir yanıt bırakın