Usame’nin Ordusu, Ebu Bekir b. Kuhafe ve Ömer b. Hattab

Usame’nin Ordusu Meselesi -özetle-

Hatırlatmak gerekir ki, Pegamber (sallallahu aleyhi ve alih), Hz. Ali aleyhisselam’ın velayeti konusunda her türlü muhalefete engel olmak için içlerinde Ebubekr, Ömer, Osman, Ebu Ubeyde Cerrah, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Afv ve Saad b. Ebi Vakkas [Tabakat-ul Kübra, c.2, s.189; Peygamber-i A’zam (sallallahu aleyhi ve alih), Siret ve Tarih (Bir grup araştırmacı), s.131] gibi kimselerinde olduğu bir grubu Üsame’nin ordusuyla İslam ülkesinin en uzak sınırına (Rum sınırına) gönderdi. Oysa Peygamberin, vefatına az bir zaman kalmışken askeri gücü devletin merkezinden uzaklaştırması zahirde uygun değildi. Çünkü İslama yeni girenler, etraftaki kabileler, komşu ülkeler baş kaldırabilirlerdi. Ama Peygambere (sallallahu aleyhi ve alih) göre böyle bir kararın mantıklı yönü Hz. Ali’nin (aleyhisselam) halifeliğine muhalif olanları Medine’den uzaklaştırmaktı.
“O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. Onun (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.’ (Necm 3,4)

Ebu Bekir b. Kuhafe’nin Tutumu

Ebu Bekir’in son görevi, Ömer, Ebu Ubeyde Cerrah ve bir grup ileri gelen sahabeyle birlikte Usame b. Zeyd’in komutanlığındaki orduya Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve alih) tarafından asker olarak atanmasıdır. Ordu, Şam’a doğru Rumlarla savaşa gitmek için hazırlanır.[1] Vakidi[2] ve İbn-i Saad’ın[3] rivayet ettiğine göre, Hz. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) Veda Haccı’ndan sonra vefatına bir ay ve Safer ayına dört gün kala Pazartesi gecesi, Rumlarla savaşmak için hazırlık yapmalarını emreder. Sonraki gün genç yaştaki Usame b. Zeyd’i yanına çağırarak, ordu komutanlığı görevini ona verir.[4] Ancak Hz. Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve alih) onca vurgusuna rağmen, ordu hareket etmez. İlk önce Usame genç olduğu için bazı sahabelerce itirazlar edilmiş, ardından savaş ve sefer hazırlıkları bahanesi ile ordu bir türlü hareket etmemiştir. Daha sonra Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve alih) hastalığının ağırlaştığı haberi Usame’ye ulaşmış ve Usame Medine’ye geri dönmüştür. Ebu Bekir, Ömer ve bazı sahabeler, Hz. Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve alih) açık ve net emri olmasına rağmen ordu kampından ayrılarak, Medine’ye geri dönmüşlerdir.[5]

Ömer b. Hattab’ın Tutumu

Ebu Bekir, Ömer Bin Hattab, Ebu Ubeyde Cerrah ve bazı sahabelerin Hz. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve alih) hayatta iken son görevleri, Hz. Peygamberimiz(sallallahu aleyhi ve alih) tarafından oluşturulan Üsame bin Zeyd’in ordusuna katılarak Mute savaşına katılmaları olmuştur.[6] Ehlisünnet tarihçileri Vakıdi[7] ve İbn Sa’d’ın[8] naklettiğine göre Hz. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) vefatından önce Rumlar la savaşmak için bir ordunun kurulmasını emretmiş ve Üsame Bin Zeyd’i çağırtarak komutanlık görevini ona vermiştir.[9] Ancak Hz. Resulü Kibriya Efendimizin (sallallahu aleyhi ve alih) hareket etmesi için onca tekidine rağmen ordu bir türlü hareket etmemiştir. İlk önce bazı sahabeler Üsame’nin çok genç olduğuna itiraz etmiş, sonra savaş hazırlıkları için gerekli teçhizatın hazırlanması bahane edilmiş ve sonunda Hz. Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve alih) hastalığının şiddetlendiği haberinin kampa ulaşması üzerine Üsame’nin Medine’ye gitmesi ve ardından Hz. Resulü Kibriya’nın (sallallahu aleyhi ve alih) açık emri olmasına rağmen orduda görevli olan Ebu Bekir, Ömer ve bazı sahabelerin Curf ordu kampından ayrılarak Medine’ye geri dönmeleri ile sonuçlanmıştır.[10]

Kırtas Hadisi

Hz. Fahri Kâinat Efendimiz (sallallahu aleyhi ve alih) hicretin 11. yılında, vefatına dört gün kala, hasta yatağında ziyaretine gelen bazı sahabelere şöyle bir emir vermiştir:

“Bana kâğıt kalem getiriniz; size benden sonra hiçbir zaman sapmayacağınız bir yazı yazayım (vasiyette bulunayım).”

Rivayetlerde açıkça beyan edildiği üzere Ömer bin Hattab, Hz. Fahri Kâinat Efendimizin (sallallahu aleyhi ve alih) emrine karşı çıkmış ve açıkça şöyle demiştir:

“Hiç kuşkusuz, Peygamberin hastalığı ona galebe çalmış ve sayıklıyor. Sizin yanınızda Kur’an vardır ve Allah’ın kitabı bize yeter.” [11] [12] [13] [14]

Bu konu için YEMİL HAMİS makalemizi okuyabilirsiniz. : TIKLAYINIZ


Kaynakça


1-İbn-i Hacer, c. 8, s. 124.

2-Vakıdi, c. 2, s. 1117.

3-Vakıdi, c. 2, s. 189, 190.

4-Taberi, Tarih, c. 3, s. 184; İbn-i Hişam, c. 4, s. 253.

5-Taberi, Tarih, c. 3, s. 186; İbn-i Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 159, 162.

6-İbn Hacer, Fethu’l-Bari, c. 8, s. 124.

7-Vakıdi, c. 2, s. 1117.

8-İbn Sa’d, c. 2, s. 189, 190.

9-Taberi, Tarih, c. 3, s. 184; İbn Hişam, c. 4, s. 253.

10-Taberi Tarih, c. 3, s. 186; İbn Ebi’l-Hadid, c. 1, s. 159, 162.

11- Sahihi Buhari, c. 7, s. 9.

12- Sahihi Müslim, c. 5, s. 76.

13- Müsned Ahmed Hambel, c. 1, s. 336.

14- Nesai, c. 3, s. 433.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.