|
|
|
İlk On Günün İbadetleri
- Allah’ı tesbih etmek ve hamd etmek.
- “Allah-u Ekber” ve “La ilahe illallah” zikrini söylemek.
- Bütün ömür boyu tutulan orucun sevabına sahip olan bu ayın ilk dokuz gününde oruç tutmak.
- Gece uyanık kalarak ibadetle geçirmek. Bugünlerdeki her günün orucunun sevabı bir yıllık oruca ve gecelerinde yapılan ibadetler, Kadir gecelerindeki ibadetlerle eşdeğerdedir.
- Birinci günden Arefe (dokuzuncu) gününün ikindi vaktine kadar sabah namazından sonra ve akşam namazından önce Şeyh Tusi ve Seyyid İbn Tavus’un İmam Cafer Sadık’tan (a.s) rivayet ettikleri şu duayı okumak:
|
Arapçası |
اَللّهُمَّ هذِهِ الاْیامُ الَّتی فَضَّلْتَها عَلَی الاْیامِ وَشَرَّفْتَها [وَ] قَدْ بَلَّغْتَنیها بِمَنِّکَ وَرَحْمَتِکَ فَاَنْزِلْ عَلَینا مِنْ بَرَکاتِکَ وَاَوْسِعْ عَلَینا فیها مِنْ نَعْمآئِکَ اَللّهُمَّ اِنّی اَسْئَلُکَ اَنْ تُصَلِّی عَلی مُحَمَّدٍ وَ الَ مُحَمَّدٍ وَاَنْ تَهْدِینا فیها لِسَبیلِ الْهُدی وَالْعَفافِ وَالْغِنی وَالْعَمَلِ فیها بِما تُحِبُّ وَتَرْضی اَللّهُمَّ اِنّی اَسْئَلُکَ یا مَوْضِعَ کُلِّ شَکْوی وَیا سامِعَ کُلِّ نَجْوی وَیا شاهِدَ کُلِّ مَلاٍَ وَیا عالِمَ کُلِّ خَفِیةٍ اَنْ تُصَلِّی عَلی مُحَمَّدٍ وَ الَ مُحَمَّدٍ وَاَنْ تَکْشِفَ عَنّا فیهَا الْبَلاَّءَ وَتَسْتَجیبَ لَنا فیهَا الدُّعآءَ وَتُقَوِّینا فیها وَتُعینَنا وَتُوَفِّقَنا فیها لِما تُحِبُّ رَبَّنا وَتَرْضی وَعَلی مَا افْتَرَضْتَ عَلَینا مِنْ طاعَتِکَ وَطاعَةِ رَسوُلِکَ وَاَهْلِ وِلایتِکَ اَللّهُمَّ اِنّی اَسْئَلُکَ یا اَرْحَمَ الرّاحِمینَ اَنْ تُصَلِّی عَلی مُحَمَّدٍ وَ الِ مُحَمَّدٍ وَاَنْ تَهَبَ لَنا فیهَا الرِّضا اِنَّکَ سَمیعُ الدُّعآءِ وَلا تَحْرِمْنا خَیرَ ما تُنْزِلُ فیها مِنَ السَّمآءِ وَطَهِّرْنا مِنَ الذُّنوُبِ یا عَلاّمَ الْغُیوُبِ وَاَوْجِبْ لَنا فیهادار الْخُلوُدِ اَللّهمَّ صَلِّ عَلی مُحَمَّدٍ وَ الِ مُحَمَّدٍ وَلا تَتْرُکْ لَنا فیها ذَنْباً اِلاّ غَفَرْتَهُ وَلا هَمّاً اِلاّ فَرَّجْتَهُ وَلا دَیناً اِلاّ قَضَیتَهُ وَلا غائِباً اِلاّ اَدَّیتَهُ وَلا حاجَةً مِنْ حَوائِجِ الدُّنْیا وَالاَّْخِرَةِ اِلاّ سَهَّلْتَه ا وَیسَّرْتَه اِنَّکَ عَلی کُلِّشَیءٍ قَدیرٌ اَللّهُمَّ یا عالِمَ الْخَفِیاتِ یا راحِمَ الْعَبَراتِ یا مُجیبَ الدَّعَواتِ یا رَبَّ الاْرَضینَ وَالسَّمواتِ یا مَنْ لا تَتَشابَهُ عَلَیهِ الاْصْواتُ صَلِّ عَلی مُحَمَّدٍ وَ الِ مُحَمَّدٍ وَاجْعَلْنا فیها مِنْ عُتَقآئِکَ وَطُلَقآئِکَ مِنَ النّارِ وَالْفائِزینَ بِجَنَّتِکَ وَالنّاجینَ بِرَحْمَتِکَ یااَرْحَمَ الرّاحِمینَ وَصَلَّی اللّهُ عَلی سَیدِنا مُحَمَّدٍ وَ الِهِ اَجْمَعینَ
Anlamı |
- “Allah’ım! Bugünler, diğer günlerden faziletli kıldığın ve üstün ettiğin, kendi lütfün ve rahmetinle beni onlara ulaştırdığın günlerdir. O halde kendi bereketlerinden bize indir ve bugünlerde bize nimetlerini artır.
- Allah’ım! Senden diliyorum ki: Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle, bugünlerde bizi hidayet, iffet, ihtiyaçsızlık yoluna, senin sevdiğin ve hoşnut olduğun şeyleri yapmaya yönelt.
- Allah’ım! Senden diliyorum ey bütün şikayetlerin mercii, ey bütün fısıltıları duyan, ey bütün topluluklara tanık olan, ey bütün gizlileri bilen! Senden istiyorum ki: Muhammed’e ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle, bugünlerde bizlerden belayı gider, bugünlerde bizlerden duayı kabul et, bugünlerde bizleri güçlendir ve bize yardım et; Rabb’imiz, bizi, senin sevdiğin ve hoşnut olduğun şeyleri yapmaya, sana, Resulün’e ve senin velayet ehline itaatten ibaret olan bize farz kıldığın şeyleri yerine getirmeye muvaffak eyle.
- Allah’ım! Ey merhametlilerin en merhametlisi; senden istiyorum ki: Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle ve bugünlerde bizlere rıza ve hoşnutluk makamı bağışla; doğrusu sen duayı duyansın; bugünlerde gökten indirdiğin hayır şeylerden bizi mahrum eyleme, bizi günahlardan temizle, ey gaypları çok iyi bilen; bugünlerde ebediyet yurdunu (cenneti) bize farz kıl.
- Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle, bugünlerde bizden bağışlamadığın bir günah, gidermediğin bir sıkıntı, ödemediğin bir borç, ulaştırmadığın bir gayıp, kolaylaştırmadığın ve reva etmediğin bir dünya ve ahiret ihtiyacı bırakma; doğrusu senin her şeye gücün yeter.
- Allah’ım! Ey gizlileri bilen, ey göz yaşlarına merhamet eden, ey duaları kabul eden, ey yerlerin ve göklerin Rabbi, sesler kendisine karışmayan! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle, bugünlerden beni, ateşten kurtardıklarından, serbest bıraktıklarından, cennetine ula-şanlardan ve merhametinle kurtuluşa erenlerden eyle; ey merhametlile-rin en merhametlisi; efendimiz Muhammed ve onun bütün evlatlarına rahmet eyle.”
|
|
|
- Bu ayın ilk on gününde, Hz. Cebrail’in bu on günde okuması için Allah Teala’dan Hz. İsa’ya (a.s) hediye olarak getirdiği şu beş duayı okumak:
|
Arapçası |
(1) اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ
(2) اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، اَحَداً صَمَداً لَمْ يَتَّخِذْ صاحِبَةً وَلا وَلَداً
(3) اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ اَحَداً صَمَداً لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُواً اَحَدٌ
(4) اَشْهَدُ اَنْ لا اِلـٰهَ اِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لا شَريكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيى وَيُميتُ وَهُوَ حَيٌّ لا يَمُوتُ، بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلى كُلِّ شَيْءٍ قَديرٌ
(5) حَسْبِيَ اللهُ وَكَفى سَمِعَ اللهُ لِمَنْ دَعا، لَيْسَ وَراءَ اللهِ مُنْتَهى، اَشْهَدُ للهِ بِما دَعا وَاَنَّهُ بَريءٌ مِمَّنْ تَبَرَّأَ وَاَنَّ لِلّهِ الآخِرَةَ وَالأُولى.
Anlamı |
- 1- “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; saltanat ve hamd ona hastır; hayır onun elindedir ve onun her şeye gücü yeter.”
- 2- “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; birdir; ihtiyaçsızdır; kendisine eşi ve çocuk edinmemiştir.”
- 3- “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; birdir, ihtiyacı yoktur, doğmamış ve doğrulmamıştır; hiçbir şey onun dengi değildir.”
- 4- “Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur; tektir; ortağı yoktur; saltanat ve hamd ona hastır; diriltir ve öldürür; O ölmeyen diridir; hayır O’nun elindedir; O’nun her şeye gücü yeter.”
- 5- “Allah bana yeter ve kafidir, Allah dua edenin duasını duymak-tadır; Allah’ın ötesinde nihayet yoktur. Allah için davet ettiği şeye şehadet ederim; O teberri edenlerden beridir; ahiret ve dünya Allah’a hastır.”
|
|
|
- Bu on günde her gün Hz. Ali’den (aleyhisselam) rivayet edilen ve çok sevabı olan şu duayı okumak; ancak günde on defa okumak daha iyidir:
|
Arapçası |
لا إِلهَ إِلاّ الله عَدَدَ اللَّیالِی وَالدُّهُورِ، لا إِلهَ إِلاّ الله عَدَدَ أَمْواجِ البُحُورِ، لا إِلهَ إِلاّ الله وَرَحْمَتُهُ خَیرٌ مِمَّا یجْمَعُونَ، لا إِلهَ إِلاّ الله عَدَدَ الشَّوْک وَالشَّجَرِ، لا إِلهَ إِلاّ الله عَدَدَ الشَّعْرِ وَالوَبَرِ، لا إِلهَ إِلاّ الله عَدَدَ الحَجَرِ والمَدَرِ، لا إِلهَ إِلاّ الله عَدَدَ لَمْحِ العُیونِ، لا إِلهَ إِلاّ الله فِی اللَّیلِ إِذا عَسْعَسَ وَالصُّبْحِ إِذا تَنَفَّسَ، لا إِلهَ إِلاّ الله عَدَدَ الرِّیاحِ فِی البَرارِی وَالصُّخُورِ، لا إِلهَ إِلاّ الله مِنْ الیوْمِ إِلی یوْمِ ینْفَخُ فِی الصُّورِ
Anlamı |
- “Allah’tan başka ilâh yoktur geceler ve zamanların sayısınca; Allah’tan başka ilâh yoktur denizlerin dalgalarının sayısınca; Allah’tan başka ilâh yoktur ve O’nun rahmeti onların topladıklarından daha hayırlıdır; Allah’tan başka ilâh yoktur dikenler ve ağaçların sayısınca; Allah’tan başka ilâh yoktur tüyler ve kılların sayısınca; Allah’tan başka ilâh yoktur taşlar ve keseklerin sayısınca; Allah’tan başka ilâh yoktur göz kırpışların sayısınca, Allah’tan başka ilâh yoktur geçtiği vakit gecede ve ortaya çıktığı vakit sabahta; Allah’tan başka ilâh yoktur çöldeki ve kayalardaki rüzgarların sayısınca, Allah’tan başka ilâh yoktur bugünden Sur’a üfürülecek güne kadar.”
|
|
|
|
|
İlk On Günün Namazı
- İlk on günün her gecesinde akşamla yatsı namazı arasında iki rekat namaz kılmak, her rekatta Fatiha Suresinden sonra bir defa İhlas Suresini ve sonra da şu ayeti okumak:
-
-
«وَواعَدْنا مُوسى ثَلاثينَ لَيْلَةً وَاَتْمَمْناها بِعَشْرٍ فَتَمَّ ميقاتُ رَبِّهِ اَرْبَعينَ لَيْلَةً وَقالَ مُوسى لاَِخيهِ هارُونَ اخْلُفني في قَوْمي وَاَصْلِحْ وَلا تَتَّبِعْ سَبيلَ الْمُفْسِدينَ»
“Musa ile otuz gece (bana ibadet etmesi için) sözleştik ve ona on gece daha ilave ettik; böylece Rabb’inin tayin ettiği vakit, kırk geceyi buldu. Musa, kardeşi Harun’a dedi ki: Kavmim içinde benim yerime geç, ıslah et, bozguncuların yoluna uyma.” (A’raf, 142)
Kim bu şekilde yaparsa hacıların sevabına ortak olur. |
|
Birinci Gün
- Bugünde oruç tutmak seksen ayın sevabına denktir.
- Hz. Fatıma’nın (selamullahi aleyha) namazını kılmak. Şeyh Tusî diyor ki: Bu namazın dört rekat olduğu rivayet edilmiştir. Hz. Ali’nin (aleyhisselam) namazı gibi iki selamla kılınır. Her rekatta bir defa Fatiha ve 50 defa İhlas Suresi okunur. Selamdan sonra da Hz. Fatıma’nın (selamullahi aleyha) tesbih zikri yapılır ve peşinden de şu dua okunur:
سُبْحانَ ذِي الْعِزِّ الشّامِخِ الْمُنيفِ، سُبْحانَ ذِي الْجَلالِ الْباذِخِ الْعَظيمِ سُبْحانَ ذِى الْمُلكِ الْفاخِرِ الْقَديمِ، سُبْحانَ مَنْ يَرى اَثَرَ الَّنمْلَةِ فِى الصَّفا، سُبْحانَ مَنْ يَرى وَقْعَ الطَّيْرِ فِي الْهَواءِ، سُبْحانَ مَنْ هُوَ هَكَذا وَلا هَكَذا غَيْرُهُ
“Münezzehtir yüce izzet ve büyük makam sahibi (Allah), münezzehtir ulu ve yüce celal sahibi, münezzehtir ezeli ve iftihar kaynağı saltanat sahibi, münezzehtir kayanın üzerinde karıncanın ayak izini gören, münezzehtir kuşun gökte kanat çırpmasını gören; münezzehtir böyle olan ve O’ndan başka böyle olan yoktur.”
- Öğleden önce iki rekat namaz kılmak; her rekatta bir defa Fatiha Suresi, her biri on defa olmak üzere İhlas Suresi, Ayete’l-kursi ve Kadir Suresi okunur.
- Kim bir zalimden korkar da bugünde şu zikri söylerse, Allah Teala onu o zalimin şerrinden korur:
-
-
حَسْبي حَسْبي حَسْبي مِنْ سُؤالي عِلْمُكَ بِحالي
“(Allah’ım!) Senin halimi bilmen, senden istemekten yeter, yeter, yeter bana.” |
|
Sekizinci Gün
- Tevriye günüdür; bugünde oruç tutmak çok faziletlidir; bugünde oruç tutmak altmış yılın kefareti olduğu rivayet edilmiştir.
- Bugün gusül almak müstehaptır.
|
|
Dokuzuncu Gece
- Bu gece mübarek gecelerdendir; hacetleri reva eden Allah Teala’yla münacat gecesidir. Bu gecede tövbe kabul olur ve dua müstecap olur. Bu geceyi ibadetle geçiren kimse, yüz yetmiş yıllık ibadet sevabı alır. Bu gecenin birkaç ameli vardır:
- Aşağıdaki duayı okumak. Bu konuda şöyle rivayet edilmiştir: “Kim bu duayı Arefe gecesi veya Cuma geceleri okursa, Allah Teala onun günahlarını affeder:
- Seyyid İbn Tavus’un zikrettiği ve Arefe Gününün Amelleri’nde değineceğimiz on tesbihat zikrini bin defa okumak.
|
Arapçası |
اَللّهُمَّ یا شاهِدَ کُلِّ نَجْوى وَمَوْضِعَ کُلِّ شَکْوى وَعالِمَ کُلِّ خَفِیَّةٍ وَمُنْتَهى کُلِّ حاجَةٍ یا مُبْتَدِئاً بِالنِّعَمِ عَلَى الْعِبادِ یا کَریمَ الْعَفْوِ یا حَسَنَ التَّجاوُزِ یا جَوادُ یا مَنْ لا یُوارى مِنْهُ لَیْلٌ داجٍ وَلا بَحْرٌ عَجّاجٌ وَلا سَمآءٌ ذاتُ اَبْراجٍ وَلا ظُلَمٌ ذاتُ ارْتِتاجٍ یا مَنِ الظُّلْمَةُ عِنْدَهُ ضِیآءٌ اَسْئَلُکَ بِنوُرِ وَجْهِکَ الْکَریمِ الَّذى تَجَلَّیْتَ بِهِ لِلْجَبَلِ فَجَعَلْتَهُ دَکّاً وَخَرَّ موُسى صَعِقاً وَبِاسْمِکَ الَّذى رَفَعْتَ بِهِ السَّمواتِ بِلا عَمَدٍ وَسَطَحْتَ بِهِ الاْرْضَ عَلى وَجْهِ ماءٍ جَمَدٍ وَبِاسْمِکَ الْمَخْزوُنِ الْمَکْنوُنِ الْمَکْتوُبِ الطّاهِرِ الَّذى اِذا دُعیتَ بِهِ اَجَبْتَ وَاِذا سُئِلْتَ بِهِ اَعْطَیْتَ وَبِاسْمِکَ السُّبوُحِ الْقُدُّوسِ الْبُرْهانِ الَّذى هُوَ نوُرٌ عَلى کُلِّ نُورٍ وَنوُرٌ مِنْ نوُرٍ یُضیَّىُ مِنْهُ کُلُّ نوُرٍ اِذا بَلَغَ الاْرْضَ انْشَقَّتْ وَاِذا بَلَغَ السَّمواتِ فُتِحَتْ وَاِذا بَلَغَ الْعَرْشَ اهْتَزَّ وَبِاسْمِکَ الَّذى تَرْتَعِدُ مِنْهُ فَراَّئِصُ مَلاَّئِکَتِکَ وَاَسْئَلُکَ بِحَقِّ جَبْرَئیلَ وَمیکائیلَ وَاِسْرافیلَ وَبِحَقِّ مُحَمَّدٍ الْمُصْطَفى صَلَّى اللّهُ عَلَیْهِ وَ الِهِ وَعَلى جَمیعِ الاْنْبِیآءِ وَجَمیعِ الْمَلاَّئِکَةِ وَبِالاِْسْمِ الَّذى مَشى بِهِ الْخِضْرُ عَلى قُلَلِ الْمآءِ کَما مَشى بِهِ عَلى جَدَدِ الاْرْضِ وَبِاسْمِکَ الَّذى فَلَقْتَ بِهِ الْبَحْرَ لِموُسى وَاَغْرَقْتَ فِرْعَوْنَ وَقَوْمَهُ وَاَنْجَیْتَ بِهِ موُسَى بْنَ عِمْرانَ وَمَنْ مَعَهُ وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعاکَ بِهِ موُسَى بْنُ عِمْرانَ مِنْ جانِبِ الطُّورِ الاْیْمَنِ فَاسْتَجَبْتَ لَهُ وَاَلْقَیْتَ عَلَیْهِ مَحَبَّةً مِنْکَ وَبِاسْمِکَ الَّذى بِهِ اَحْیى عیسَى بْنُ مَرْیَمَ الْمَوْتى وَتَکَلَّمَ فِى الْمَهْدِ صَبِیّاً وَاَبْرَءَ الاْکْمَهَ وَالاْبْرَصَ بِاِذْنِکَ وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعاکَ بِهِ حَمَلَةُ عَرْشِکَ وَجَبْرَئیلُ وَمیکآئیلُ وَاِسْرافیلُ وَحَبیبُکَ مُحَمَّدٌ صَلَّى اللّهُ عَلَیْهِ وَ الِهِ وَمَلاَّئِکَتُکَ الْمُقَرَّبوُنَ وَاَنْبِیآؤُکَ الْمُرْسَلوُنَ وَعِبادُکَ الصّالِحوُنَ مِنْ اَهْلِ السَّمواتِ وَالاْرَضینَ وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعاکَ بِهِ ذوُ النُّونِ اِذْ ذَهَبَ مُغاضِباً فَظَنَّ اَنْ لَنْ تَقْدِرَ عَلَیْهِ فَنادى فِى الظُّلُماتِ اَنْ لا اِلهَ اِلاّ اَنْتَ سُبْحانَک اِنّى کُنْتُ مِنَ الظّالِمینَ فَاسْتَجَبْتَ لَهُ وَنَجَّیْتَهُ مِنَ الْغَمِّ وَکَذلِکَ تُنْجِى الْمُؤْمِنینَ وَبِاسْمِکَ الْعَظیمِ الَّذى دَعاکَ بِهِ داوُدُ وَخَرَّ لَکَ ساجِداً فَغَفَرْتَ لَهُ ذَنْبَهُ وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعَتْکَ بِهِ اسِیَةُ امْرَاءَةُ فِرْعَوْنَ اِذْ قالَتْ رَبِّ ابْنِ لى عِنْدَکَ بَیْتاً فِى الْجَنَّةِ وَنَجِّنى مِنْ فِرْعَوْنَ وَعَمَلِهِ وَنَجِّنى مِنَ الْقَوْمِ الظّالِمینَ فَاسْتَجَبْتَ لَها دُعآئَها وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعاکَ بِهِ اَیُّوبُ اِذْ حَلَّ بِهِ الْبَلاَّءُ فَع افَیْتَهُ وَ اتَیْتَهُ اَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنْ عِنْدِکَ وَذِکْرى لِلْعابِدینَ وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعاکَ بِهِ یَعْقوُبُ فَرَدَدْتَ عَلَیْهِ بَصَرَهُ وَقُرَّةَ عَیْنِهِ یوُسُفَ وَجَمَعْتَ شَمْلَهُ وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعاکَ بِهِ سُلَیْمانُ فَوَهَبْتَ لَهُ مُلْکاً لا یَنْبَغى لاَِحَدٍ مِنْ بَعْدِهِ اِنَّکَ اَنْتَ الْوَهّابُ وَبِاسْمِکَ الَّذى سَخَّرْتَ بِهِ الْبُراقَ لِمُحَمَّدٍ صَلَّى اللّهُ عَلَیْهِ وَ الِهِ وَسَلَّمَ اِذْ قالَ تَعالى سُبْحانَ الَّذى اَسْرى بِعَبْدِهِ لَیْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحرامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الاْقْصى وَقَوْلُهُ سُبْحانَ الَّذى سَخَّرَ لَنا هذا وَما کُنّا لَهُ مُقْرِنینَ وَاِنّا اِلى رَبِّنا لَمُنْقَلِبوُنَ وَبِاسْمِکَ الَّذى تَنَزَّلَ بِهِ جَبْرَئیلُ عَلى مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّهُ عَلَیْهِ وَ الِهِ وَبِاسْمِکَ الَّذى دَعاکَ بِهِ آدَمُ فَغَفَرْتَ لَهُ ذَنْبَهُ وَاَسْکَنْتَهُ جَنَّتَکَ وَاَسْئَلُکَ بِحَقِّ الْقُرْآنِ الْعَظیمِ وَبِحَقِّ مُحَمَّدٍ خاتَمِ النَّبِیّینَ وَبِحَقِّ اِبْرهیمَ وَبِحَقِّ فَصْلِکَ یَوْمَ الْقَضآءِ وَبِحَقِّ الْمَوازینِ اِذا نُصِبَتْ وَالصُّحُفِ اِذا نُشِرَتْ وَبِحَقِّ الْقَلَمِ وَما جَرى وَاللَّوْحِ وَما اَحْصى وَبِحَقِّ الاِْسْمِ الَّذى کَتَبْتَهُ عَلى سُرادِقِ الْعَرْشِ قَبْلَ خَلْقِکَ الْخَلْقَ وَالدُّنْیا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ بِاَلْفَىْ عامٍ وَاَشْهَدُ اَنْ لا اِلهَ اِلا اللّهُ وَحْدَهُ لا شَریکَ لَهُ وَاَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسوُلُهُ وَاَسْئَلُکَ بِاسْمِکَ الْمَخْزُونِ فى خَزآئِنِکَ الَّذىِ اسْتَاْثَرْتَ بِهِ فى عِلْمِ الْغَیْبِ عِنْدَکَ لَمْ یَظْهَرْ عَلَیْهِ اَحَدٌ مِنْ خَلْقِکَ لا مَلَکٌ مُقَرَّبٌ وَلا نَبِىُّ مُرْسَلٌ وَلا عَبْدٌ مُصْطَفىً وَاَسْئَلُکَ بِاسْمِکَ الَّذى شَقَقْتَ بِهِ الْبِحارَ وَقامَتْ بِهِ الْجِبالُ وَاخْتَلَفَ بِهِ اللَّیْلُ وَالنَّهارُ وَبِحَقِّ السَّبْعِ الْمَثانى وَالْقُرْآنِ الْعَظیمِ وَبِحَقِّ الْکِرامِ الْکاتِبینَ وَبِحَقِّ طه وَیسَّ وَکه ی عَّصَّ وَح مَّعَّسَّقَّ وَبِحَقِّ تَوْریةِ موُسى وَاِنْجیلِ عیسى وَزَبوُرِ داوُدَ وَفُرْقانِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّهُ عَلَیْهِ وَ الِهِ وَعَلى جَمیعِ الرُّسُلِ وَبِاهِیّاً شَراهِیّاً اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ بِحَقِّ تِلْکَ الْمُناجاتِ الَّتى کانَتْ بَیْنَکَ وَبَیْنَ موُسَى بْنِ عِمْرانَ فَوْقَ جَبَلِ طوُرِ سَیْنآءَ وَاَسْئَلُکَ بِاسْمِکَ الَّذى عَلَّمْتَهُ مَلَکَ الْمَوْتِ لِقَبْضِ الاْرْواحِ وَاَسْئَلُکَ بِاسْمِکَ الَّذى کُتِبَ عَلى وَرَقِ الزَّیْتوُنِ فَخَضَعَتِ النّیرانُ لِتِلْکَ الْوَرَقَةِ فَقُلْتَ یا نارُ کوُنى بَرْداً وَسَلاماً وَاَسْئَلُکَ بِاسْمِکَ الَّذى کَتَبْتَهُ عَلى سُرادِقِ الْمَجْدِ وَالْکَرامَةِ یا مَنْ لا یُحْفیهِ سآئِلٌ وَلا یَنْقُصُهُ نآئِلٌ یا مَنْ بِهِ یُسْتَغاثُ وَاِلَیْهِ یُلْجَاءُ اَسْئَلُکَ بِمَعاقِدِ الْعِزِّ مِنْ عَرْشِکَ وَمُنْتَهَى الرَّحْمَةِ مِنْ کِتابِکَ وَبِاسْمِکَ الاْعْظَمِ وَجَدِّکَ الاْعْلى وَکَلِماتِکَ التّآمّاتِ الْعُلى اَللّهُمَّ رَبَّ الرِّیاحِ وَما ذَرَتْ وَالسَّمآءِ وَما اَظَلَّتْ وَالاْرْضِ وَما اَقَلَّتْ وَالشَّیاطینِ وَما اَضَلَّتْ وَالْبِحارِ وَما جَرَتْ وَبِحَقِّ کُلِّ حَقٍّ هُوَ عَلَیْکَ حَقُّ وَبِحَقِّ الْمَلاَّئِکَةِ الْمُقَرَّبینَ وَالرَّوح انِیّینَ وَالْکَروُبِیّینَ وَالْمُسَبِّحینَ لَکَ بِاللَّیْلِ وَالنَّهارِ لا یَفْتُروُنَ وَبِحَقِّ اِبْراهیمَ خَلیلِکَ وَبِحَقِّ کُلِّ وَلِی یُنادیکَ بَیْنَ الصَّفا وَالْمَرْوَةِ وَتَسْتَجیبُ لَهُ دُعآئَهُ یا مُجیبُ اَسْئَلُکَ بِحَقِّ هذِهِ الاْسْماءِ وَبِهذِهِ الدَّعَواتِ اَنْ تَغْفِرَ لَنا ما قَدَّمْنا وَما اَخَّرْنا وَما اَسْرَرْنا وَما اَعْلَنّا وَما اَبْدَیْنا وَما اَخْفَیْنا وَما اَنْتَ اَعْلَمُ بِهِ مِنّا اِنَّکَ عَلى کُلِّشَىْءٍ قَدیرٌ بِرَحْمَتِکَ یا اَرْحَمَ الرّاحِمینَ یا حافِظَ کُلِّ غَریبٍ یا موُنِسَ کُلِّ وَحیدٍ یا قُوَّةَ کُلِّ ضَعیفٍ یا ناصِرَ کُلِّ مَظْلوُمٍ یا رازِقَ کُلِّ مَحْروُمٍ یا موُنِسَ کُلِّ مُسْتَوْحِشٍ یا صاحِبَ کُلِّ مُسافِرٍ یا عِمادَ کُلِّ حاضِرٍ یا غافِرَ کُلِّ ذَنْبٍ وَخَطَّیئَةٍ یا غِیاثَ الْمُسْتَغیثینَ یا صَریخَ الْمُسْتَصْرِخینَ یا کاشِفَ کَرْبِ الْمَکْرُوبینَ یا فارِجَ هَمِّ الْمَهْمُوُمینَ یا بَدیعَ السَّمواتِ وَالاْرَضینَ یا مُنْتَهى غایَةِ الطّالِبینَ یا مُجیبَ دَعْوَةِ الْمُضْطَرّینَ یا اَرْحَمَ الرّاحِمینَ یا رَبَّ الْعالَمینَ یا دَیّانَ یَوْمِ الدّینِ یا اَجْوَدَ الاْجْوَدینَ یا اَکْرَمَ الاْکْرَمینَ یا اَسْمَعَ السّامِعینَ یا َبْصَرَ النّاظِرینَ یا اَقْدَرَ الْقادِرینَ اغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تُغَیِّرُ النِّعَمَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى توُرِثُ النَّدَمَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى توُرِثُ السَّقَمَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تَهْتِکُ الْعِصَمَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تَرُدُّ الدُّعآءَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تَحْبِسُ قَطْرَ السَّمآءِ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تُعَجِّلُ الْفَنآءَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تَجْلِبُ الشَّقآءَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تُظْلِمُ الْهَوآءَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى تَکْشِفُ الْغِطآءَ وَاغْفِرْ لِىَ الذُّنوُبَ الَّتى لا یَغْفِرُها غَیْرُکَ یا اَللّهُ وَاحْمِلْ عَنّى کُلَّ تَبِعَةٍ لاِحَدٍ مِنْ خَلْقِکَ وَاجْعَلْ لى مِنْ اَمْرى فَرَجاً وَمَخْرَجاً وَیُسْراً وَاَنْزِلْ یَقینَکَ فى صَدْرى وَرَجآءَکَ فى قَلْبى حَتّى لا اَرْجُوَ غَیْرَکَ اَللّهُمَّ احْفَظْنى وَعافِنى فى مَقامى وَاصْحَبْنى فى لَیْلى وَنَهارى وَمِنْ بَیْنِ یَدَىَّ وَمِنْ خَلْفى وَعَنْ یَمینى وَعَنْ شِمالى وَمِنْ فَوْقى وَمِنْ تَحْتى وَیَسِّرْ لِىَ السَّبیلَ وَاَحْسِنْ لِىَ التَّیْسیرَ وَلا تَخْذُلْنى فِى الْعَسیرِ وَاهْدِنى یا خَیْرَ دَلیلٍ وَلا تَکِلْنى اِلى نَفْسى فِى الاُْموُرِ وَلَقِّنى کُلَّ سُروُرٍ وَاقْلِبْنى اِلى اَهْلى بِالْفَلاحِ وَالنَّجاحِ مَحْبوُراً فِى الْعاجِلِ وَالا جِلِ اِنَّکَ عَلى کُلِّشَىْءٍ قَدیرٌ وَارْزُقْنى مِنْ فَضْلِکَ وَاَوْسِعْ عَلَىَّ مِنْ طَیِّباتِ رِزْقِکَ وَاسْتَعْمِلْنى فى طاعَتِکَ وَاَجِرْنى مِنْ عَذابِکَ وَنارِکَ وَاقْلِبْنى اِذا تَوَفَّیْتَنى اِلى جَنَّتِکَ بِرَحْمَتِکَ اَللّهُمَّ اِنّى اَعوُذُ بِکَ مِنْ زَوالِ نِعْمَتِکَ وَمِنْ تَحْویلِ عافِیَتِکَ وَمِنْ حُلوُلِ نَقِمَتِکَ وَمِنْ نُزوُلِ عَذابِکَ وَاَعوُذُ بِکَ مِنْ جَهْدِ الْبَلاَّءِ وَدَرَکِ الشَّق آءِ وَمِنْ سُوَّءِ الْقَض آءِ وَشَماتَةِ الاْعْدآءِ وَمِنْ شَرِّ ما یَنْزِلُ مِنَ السَّمآءِ وَمِنْ شَرِّ ما فِى الْکِتابِ الْمُنْزَلِ اَللّهُمَّ لا تَجْعَلْنى مِنَ الاْشْرارِ وَلا مِنْ اَصْحابِ النّارِ وَلا تَحْرِمْنى صُحْبَةَ الاْخْیارِ وَاَحْیِنى حَیوةً طَیِّبَةً وَتَوَفَّنى وَفاةً طَیِّبَةً تُلْحِقُنى بِالاْبْرارِ وَارْزُقْنى مُرافَقَةَ الاْنْبِیآءِ فى مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَلیکٍ مُقْتَدِرٍ اَللّهُمَّ لَکَ الْحَمْدُ عَلى حُسْنِ بَلاَّئِکَ وَصُنْعِکَ وَلَکَ الْحَمْدُ عَلَى الاِْسْلامِ وَاتِّباعِ السُّنَةِ یا رَبِّ کَما هَدَیْتَهُمْ لِدینِکَ وَعَلَّمْتَهُمْ کِتابَکَ فَاهْدِنا وَعَلِّمْنا وَلَکَ الْحَمْدُ عَلى حُسْنِ بَلاَّئِکَ وَصُنْعِکَ عِنْدى خ آصَّةً کَم ا خَلَقْتَنى فَاَحْسَنْتَ خَلْقى وَعَلَّمْتَنى فَاَحْسَنْتَ تَعْلیمى وَهَدَیْتَنى فَاَحْسَنْتَ هِدایَتى فَلَکَ الْحَمْدُ عَلى اِنْعامِکَ عَلَىَّ قَدیماً وَحَدیثاً فَکَمْ مِنْ کَرْبٍ یا سَیِّدى قَدْ فَرَّجْتَهُ وَکَمْ مِنْ غَمٍّ یا سَیِّدى قَدْ نَفَّسْتَهُ وَکَمْ مِنْ هَمٍّ یا سَیِّدى قَدْ کَشَفْتَهُ وَکَمْ مِنْ بَلاَّءٍ ی ا سَیِّدى قَدْ صَرَفْتَهُ وَکَمْ مِنْ عَیْبٍ ی ا سَیِّدى قَدْ سَتَرْتَهُ فَلَکَ الْحَمْدُ عَلى کُلِّ حالٍ فى کُلِّ مَثْوىً وَزَمانٍ وَمُنْقَلَبٍ وَمَُقامٍ وَعَلى هذِهِ الْحالِ وَکُلِّ حالٍ اَللّهُمَّ اجْعَلْنى مِنْ اَفْضَلِ عِبادِکَ نَصیباً فى هذَا الْیَوْمِ مِنْ خَیْرٍ تَقْسِمُهُ اَوْ ضُرٍّ تَکْشِفُهُ اَوْ سُوَّءٍ تَصْرِفُهُ اَوْ بَلاَّءٍ تَدْفَعُهُ اَوْ خَیْرٍ تَسُوقُهُ اَوْ رَحْمَةٍ تَنْشُرُه ا اَوْ ع افِیَةٍ تُلْبِسُه فَاِنَّکَ عَلى کُلِّشَىْءٍ قَدیرٌ وَبِیَدِکَ خَزآئِنُ السَّمواتِ وَالاْرْضِ وَاَنْتَ الْواحِدُ الْکَریمُ الْمُعْطِى الَّذى لا یُرَدُّ سآئِلُهُ وَلا یُخَیَّبُ امِلُهُ وَلا یَنْقُصُ نآئِلُهُ وَلا یَنْفَدُ ما عِنْدَهُ بَلْ یَزْدادُ کَثْرَةً وَطیباً وَعَطآءً وَجوُداً وَارْزُقْنى مِنْ خَزآئِنِکَ الَّتى لا تَفْنى وَمِنْ رَحْمَتِکَ الْواسِعَةِ اِنَّ عَطآئَکَ لَمْ یَکُنْ مَحْظوُراً وَاَنْتَ عَلى کُلِّشَىْءٍ قَدیرٌ بِرَحْمَتِکَ یا اَرْحَمَ الرّاحِمینَ
Anlamı |
Allah’ım! Ey bütün fısıltıların tanığı, bütün şikayet ve yakarışların mercii, bütün gizlileri bilen ve bütün hacetlerin amacı; ey kulları istemeden onlara nimet veren, ey keremiyle affeden, güzellikle hatalar-dan geçen, ey cömert; ey karanlık gece, tufanlı deniz, direksiz gökyüzü ve örten karanlıklar hiçbir şeyi kendisinden gizleyemeyen; ey karanlıklar kendisine aydınlık olan! Dağa tecelli ederek darmadağın edip Musa’yı baygın düşüren kerim veçhinin nuru hürmetine; gökleri direksiz olarak yükselttiğin ve yeryüzünü katılaşmış su üzerinde yaydığın ismin hürmetine.
Dua edildiğinde duayı kabul ettiğin ve vasıta kılınarak istendiğinde verdiğin gizli, saklı, yazılmış ve pâk ismin hürmetine; yere ulaştığında yerin yarıldığı ve göklere ulaştığında göklerin açıldığı, arşa ulaştığında arşın titrediği bütün nurların üstündeki nur, nurdan olan bir nur ve bütün nurların kendisiyle aydınlandığı bir nur olan subbuh, kuddus ve burhan ismin hürmetine; kendisiyle -onu duymakla- meleklerin cüsselerini titre-yen ismin hürmetine senden diliyorum ve -yine- Cebrail, Mikail ve İsrafil’in hakkı hürmetine.
Muhammed Mustafa’nın -salat ve selamın onun ve Ehlibeyt’inin, bütün peygamberlerin ve meleklerin üzerine olsun- hakkı hürmetine; kendisiyle Hızır’ın düz yeryüzünde yürüdüğü gibi suyun dalgalarının üzerinde yürüdüğü ismin hürmetine; kendisiyle denizi Musa’ya yardığın, Firavun ve kavmini boğduğun, Musa b. İmran’ı ve onunla birlikte olanları kurtardığın ismin hürmetine; Musa b. İmran’ın Eymen dağında kendisiyle seni çağırdığı, senin de kendisine icabet ettiğin ve ona kendi sevgini ilkâ ettiğin ismin hürmetine; İsa b. Meryam’in kendisiyle ölüleri dirilttiği, beşikteki bir bebekken konuştuğu, senin izninle anadan doğma köre ve çiçek hastasına şifa veren ismin hürmetine; arşını taşıyanların, Cebrail, Mikail, İsrafil, habibin Muhammed’in -Allah’ın selat ve selamı ona ve Ehlibeyt’ine olsun-, mukarreb meleklerinin, gönderilmiş elçilerinin, göklerdeki ve yerlerdeki salih kullarının kendisiyle seni çağırdıkları ismin hürmetine.
Kavmine kızarak giden ve bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi sanan, nihayet karanlıklar içinde, senden başka ilâh yoktur, senin şanın yücedir, ben zalimlerden oldum diye yalvaran ve sen de duasını kabul edip onu tasadan kurtardığın, inananları böyle kurtardığın Zünnun’un -balık karnına girmiş Yusun b. Mutta- kendisiyle seni çağırdığı ismin hürmetine; Davud’un kendisiyle seni çağırdığı ve senin için secdeye kapandığı ve böylece kusurunu bağışladığın ismin hürmetine.
Firavun’un eşi Asiye’nin, kendisiyle, “Rabb’im! bana katında, cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalimler topluluğundan kurtar!” diye çağırdığı ve sen de duasını kabul ettiğin ismin hürmetine; Eyyub’un belaya tutulduğu zaman, kendisiyle seni çağırdığında ona kendi tarafından bir rahmet ve ibadet edenler için bir öğüt olarak kendisine ailesini ve onlarla beraber bir katını daha verdiğin ismin hürmetine; Yakub’un kendisiyle seni çağırdığı ve sen de gözünü ve gözünün nuru Yusuf’u ona geri verdiğin ve perişan gönlünü yatıştırdığın ismin hürmetine; Süleyman’ın kendisiyle seni çağırdığı ve böylece ona ondan sonra kimseye vermediğin mülk ve saltanatı verdiğin ismin hürmetine ki gerçekten sen çok bağışta bulunansın.
Kendisiyle Burak’ı Muahmmed’in -Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehlibeyt’inin üzerine olsun- hizmetine geçirdiğin ve sonra “eksiklikten uzaktır o ki geceleyin kulunu Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürdü” buyurduğun ve yine “Bunu bizim hizmetimize veren (Allah)ın şanı yücedir, yoksa biz bunu (hizmetimize) yanaştıramazdık. Biz elbette Rabb’imize döneceğiz” buyurduğun ismin hürmetine; Cebrail’in kendisiyle Muhammed’e -Allah’ın salatı Muhammed’in ve Ehlibeyt’inin üzerine olsun- indiği ismin hürmetine; Adem’in kendisiyle seni çağırdığı ve böyle-ce onun kusurunu bağışlayıp cennetine yerleştirdiğin ismin hürmetine senden istiyorum.
Yüce Kur’an’ın hakkı hürmetine, peygamberlerin sonuncusu Muhammed’in hakkı hürmetine, İbrahim’in hakkı hürmetine, kaza (kıyamet) günündeki faslın (hakkı batıldan ayırma) hakkı hürmetine, kurulduğunda terazilerin, açıldığında Suhufların hakkı hürmetine, kalemin ve cereyan ettiği şeyin, Levh’in ve saydığı şeylerin hakkı hürmetine, varlıkları, dünyayı, güneşi ve ayı yaratmadan iki bin yıl önce arşın gölgeliklerine yazdığın isim hürmetine senden diliyorum: Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur; tektir ortağı yoktur, Muhammed onun kulu ve elçisidir; seçip kendi yanındaki gaybî ilminde sakladığın ve yaratıklarından ne mukarreb meleğin, ne gönderilmiş peygamberin ve ne de seçilmiş kulun, hiç kimsenin bilmediği (yüce) ismin hürmetine senden diliyorum; kendisiyle denizleri yardığın, kendisiyle dağların ayakta durduğu, geceyle gündüzün hareket ettiği ismin hürmetine ve Fatiha’t-ul Kitab ve Kur’an-il Azim’in hakkı hürmetine, Kirame’l-Katibin’in hakkı hürmetine, Tâ Hâ, Yâ Sîn, Kaf Hâ Yâ Ayn Sad, Hâ Mîm Ayn Sîn Qâf’ın hakkı hürmetine, Musa’nın Tevrat’ı, İsa’nın İncil’i, Davud’un Zebur’u, Muhammed’in -Allah’ın salatı onun, Ehlibeyt’inin ve bütün peygamberlerin üzerine olsun- Furkan’ı ve senin yüce sürekliliğinin hakkı hürmetine senden diliyorum.Allah’ım! Tur-i Sina dağının başında seninle Musa b. İmran’ın ara-sındaki bu münacatların hakkı hürmetine senden niyaz ediyorum, ruhları alması için ölüm meleğine öğrettiğin ismin hürmetine senden istiyorum, zeytin yaprağına yazılmış olan ve ateşin bu yaprak karşısında huzu ve huşu ettiği ve “ey ateş soğuk ve esenlik ol” diye buyurduğun ismin hürmetine senden istiyorum; yücelik ve keramet perdelerine yazdığı ismin hürmetine senden niyaz ediyorum, ey sailin istemesi- kendisini incitmeyen, bağışta bulunmakta eksilmeyen, ey kendisinden yardım istenilen ve kendisine sığınılan; arşının izzet mekanları, Kitabının rahmet amacı, en yüce ismin, ulu makamın, yüce ve mükemmel kelimelerin hürmetine senden niyaz ediyorum.Allah’ım! Ey rüzgarların ve -rüzgarların esişiyle aleme- dağılan, göğün ve -göklerin- gölge düşürdüğü, yerin ve -yerlerin- kapsadığı şey-lerin, şeytanların ve -onların- saptırdıkları kimselerin, denizlerin ve onların üzerinde hareket eden şeylerin Rabb’i! Üzerinde hakkın olduğu bütün hakikatlerin hakkı hürmetine, gece gündüz yorulmadan seni tesbih eden kerrub, ruhani ve mukarreb meleklerin hakkı hürmetine, Halilin İbrahim’in hakkkı hürmetine, Safa’yla Merve arasında seni çağıran, dualarını icabet ettiğin bütün velilerinin hürmetine; ey kulların duasına icabet eden zat! Bu isimler ve bu dualar hürmetine senden niyaz ediyorum: Geçmişteki ve gelecekteki, batındaki, zahirdeki, açığa vurduğumuz ve gizlediğimiz ve senin bizden daha iyi bildiğin günahlarımızı bağışla; doğrusu senin her şeye gücün yeter; rahmetin hürmetine ey merhametlilerin en merhametlisi.Ey bütün garipleri koruyan, ey bütün yalnızların enisidostu, ey bütün zayıfların güç ve kuvveti, ey bütün mazlumların yardımcısı, ey bütün mahrumları rızıklandıran, ey bütün dehşete düşenlerin dostu, ey bütün yolcuların arkadaşı, ey bütün hazırda olanların -yolcu olmayanların- dayanağı, ey bütün günah ve hataları bağışlayan, ey yardım dileyenlerin yardımına koşan, ey inleyenlerin iniltisine koşan, ey sıkıntıya düşenlerin sıkıntısını gideren, ey üzüntüsü olanları neşelendiren, ey gökleri ve yerleri yaratan, ey talep edenlerin son amacı, ey zora düşenlerin duasını kabul eden, ey merhametlilerin en merhametlisi.Ey alemlerin Rabb’i, ey kıyamet gününün hakimi, ey cömertlerin en cömerdi, ey bağışta bulunanların en çok bağışta bulunanı, ey duyanların en iyi duyanı, ey görenlerin en iyi göreni, ey güçlülerin en güçlüsü! Nimetleri değiştiren günahlarımı bağışla, pişmanlık getiren günahlarımı bağışla, hastalıklara neden olan günahlarımı bağışla, masumiyet perdemi yırtan günahlarımı bağışla, duamı geri çeviren günahlarımı bağışla, gökyüzünün damlasını (yağmur yağmasını) önleyen günahlarımı bağışla, yok olmamızı yakınlaştıran günahlarımı bağışla, kalbimi katılaştıran günahlarımı bağışla, havayı siyahlaştıran günahlarımı bağışla, -kötülüklerimin üzerinden- perdeleri kaldıran günahlarımı bağışla, senden başkasının bağışlayamayacağı günahlarımı bağışla ey Allah; üzerimdeki kullarının hakkını omuzlarımdan kaldır, işimde kurtuluş, çıkış ve kolaylık kıl, göğsüme yakin ve kalbime kendi ümidini indir ki senden başkasına ümitlenmeyeyim.Allah’ım! Bu alemde beni koru, bana afiyet ver, gecemde, gündüzümde, önümde, arkamda, sağımda, solumda, üstümde, altımda (her yerde) benimle birlikte ol, -ahiret ve kurtuluş- yolunu bana kolaylaştır, bu dünyanın işlerini kolay tutmayı bana güzelleştir, zorluklarda beni perişan ve yalnız etme; ey en hayırlı kılavuz, beni hidayet et -doğru yolu göster-, işlerde beni kendi başıma bırakma, beni bütün hoşnutluklara kavuştur, beni dünya ve ahirette, kurtuluş ve mutlulukla aileme döndür; senin her şeye gücün yeter; kendi lütfünden beni rızıklandır, tertemiz rızıklarını bana artır, beni kendi itaatine geçir, azabından ve ateşinden bana sığınak ver, beni öldürdükten sonra kendi rahmetinle cennetine yerleştir.Allah’ım! Nimetlerinin ve afiyetinin yok olmasından, hastalıklarının gelmesinden, azaplarının inmesinden sana sığınıyorum; belanın zorluğundan, kalbimin katılaşmasından, kötü kazadan, düşmanların kınamasından, gökten inen -belaların- şerrinden, nazil olan Kitab’ta geçen şeylerin şerrinden sana sığınıyorum. Allah’ım! Beni kötülerden ve cehennem ehlinden kılma, beni iyilerle birlikte olmaktan mahrum eyleme; beni tertemiz bir hayatla yaşat, ter-temiz bir ölümle de öldür ve iyilere kavuştur; beni güçlü saltanat sahibinin yanında sıdk ve hakikat menzilinde peygamberlere arkadaşlık etmekle rızıklandır.Allah’ım! Güzel imtihanın ve tedbirinden dolayı sana hamdolsun, İslam ve -peygamberinin- sünnetine uymaktan dolayı sana hamdolsun; ey Rabbim! Onları -geçmiştekileri- kendi dinine hidayet ettiğin ve onlara Kitabını öğrettiğin gibi bizi de hidayet et ve bize de öğret; hakkımdaki güzel imtihanın ve tedbirinden dolayı sana hamdolsun; özellikle beni yarattığın ve yaratılışımı güzel yaptığın, öğrettiğin, öğrenimimi güzelleştirdiğin, hidayet ettiğin ve hidayet oluşumu güzelleştirdiğin için; o halde geçmişte ve şimdi beni nimetlendirmenden dolayı sana hamdolsun. Ey seyyidim, benim nice sıkıntılarımı giderdin! Ey mevlam, nice üzüntülerimi mutluluğa dönüştürdün! Ey mevlam, nice kederlerimi bertaraf ettin! Ey mevlam, nice belaları benden çevirdin! Ey mevlam, nice kusurlarımın üzerini örttün. O halde her durumda, her zaman ve her yerde, her mekanda ve makamda, bu halde ve her halde sana hamdoldun.Allah’ım! Bugünde taksim ettiğin hayırdan, giderdiğin sıkıntıdan, çevirdiğin kötülükten, defettiğin beladan, gönderdiğin hayırdan, yaydığın rahmetten, giydirdiğin afiyetten yararlanmada en üstün kullarından olmayı nasip eyle; doğrusu senin her şeye gücün yeter; göklerin ve yerin hazineleri senin elindedir, sen öyle bir tek, kerim ve bağışta bulunansın ki kendisinden isteyeni reddetmez, kendisine ümit besleyenin ümidini boşa çıkarmazsın; kim ne isterse eksiksiz bulur, katındaki mülkün bağışla tükenmez; -rahmetin sonsuz olduğundan- çokluk, güzellik, bağış ve cömertlik bakımından sürekli artar; beni yok olmayan hazinelerinden ve geniş rahmetinden rızıklandır; doğrusu senin bağışın hiç kimseden engellenmez; senin her şeye gücün yeter; rahmetin hürmetine ey merhametlilerin en merhametlisi.” |
|
|
- O yılın şerrinden güvenden olmak için İmam Hüseyin (aleyhisselam) ve Kerbela’yı ziyaret etmek ve bayram gününe kadar orada kalmak.
|
|
Dokuzuncu Gün (Arefe)
- Gusletmek.
- İmam Hüseyin’i (aleyhisselam) ziyaret etmek. Bugünde İmam Hüseyin’i (aleyhisselam) ziyaret etmenin bin hac, bin umre ve bin cihad ve hatta bundan daha fazla sevabı vardır. Bugünde İmam Hüseyin’i (aleyhisselam) ziyaret etmenin ne kadar fazla sevabı olduğunu bildiren rivayetler mütevatirdir.
- İkindi namazından sonra Arafe dualarını okumaya başlamadan önce Arafat’ın sevabına ulaşmak ve günahlarının bağışlanması için açık havada iki rekat namaz kılıp Allah Teala’nın huzurunda günahlarını itiraf ve ikrar etmek. Daha sonra Arefenin amellerini yapıp Ehl-i Beyt İmamlarından (aleyhisselam) rivayet edilen Arefe dualarını okumak. İki rekatlı namaz şu şekilde kılınır: Birinci rekatta Fatiha’dan sonra İhlas Suresi okunur. İkinci rekatta Fatiha’dan sonra Kafirun suresi okunur.
- Oruç tutmak. Bu şartla ki oruç bugünde yapılması gereken amel ve ibadetlerin yapılmasına mani olacak bir zaaf ve yorgunluk getirmemelidir.
- İmam Cafer Sadık’tan (aleyhisselam) şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Muhammed ve onun Ehl-i Beyt’ini (allahumme salli ela muhammed ve ali muhammed) hoşnut etmek isteyen, onların hakkında şu şekilde salavat göndersin:
|
Arapçası |
اللَّهُمَّ یا أَجْوَدَ مَنْ أَعْطَی وَ یا خَیرَ مَنْ سُئِلَ وَ یا أَرْحَمَ مَنِ اسْتُرْحِمَ اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ فِی الْأَوَّلِینَ وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ فِی الْآخِرِینَ وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ فِی الْمَلَإِ الْأَعْلَی وَ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ فِی الْمُرْسَلِینَ اللَّهُمَّ أَعْطِ مُحَمَّدا وَ آلَهُ الْوَسِیلَةَ وَ الْفَضِیلَةَ وَ الشَّرَفَ وَ الرِّفْعَةَ وَ الدَّرَجَةَ الْکبِیرَةَ اللَّهُمَّ إِنِّی آمَنْتُ بِمُحَمَّدٍ صَلَّی اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِهِ وَ لَمْ أَرَهُ فَلا تَحْرِمْنِی فِی [یوْمِ] الْقِیامَةِ رُؤْیتَهُ وَ ارْزُقْنِی صُحْبَتَهُ وَ تَوَفَّنِی عَلَی مِلَّتِهِ وَ اسْقِنِی مِنْ حَوْضِهِ مَشْرَبا رَوِیا سَائِغا هَنِیئا لا أَظْمَأُ بَعْدَهُ أَبَدا إِنَّک عَلَی کلِّ شَیءٍ قَدِیرٌ اللَّهُمَّ إِنِّی آمَنْتُ بِمُحَمَّدٍ صَلَّی اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِهِ وَ لَمْ أَرَهُ فَعَرِّفْنِی فِی الْجِنَانِ وَجْهَهُ اللَّهُمَّ بَلِّغْ مُحَمَّدا صَلَّی اللَّهُ عَلَیهِ وَ آلِهِ مِنِّی تَحِیةً کثِیرَةً وَ سَلاماً
Anlamı |
- Allah’ım! Ey bağışta bulunanların en cömerdi, ey dilekte bulunu-lanların en hayırlısı ve ey merhamet dilenilenlerin en merhametlisi.
- Allah’ım! Öncekiler arasında Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat eyle, sonrakiler arasında Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat eyle; en yüce makamlarda Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat eyle, peygamberler arasında Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat eyle.
- Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine vesile, fazilet, şeref, yücelik ve büyük bir derece ver.
- Allah’ım! Ben Hz. Muhammed’i görmediğim halde ona iman ettim. Kıyamet gününde onu görmeği ve onunla sohbet arkadaşı olmayı bana nasip et. Beni onun dini üzerine öldür ve bir daha asla susamamak üzere onun havuzundan bana içir. Şüphesiz sen her şeye kadirsin.
- Allah’ım! Ben Hz. Muhammed’i -Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun- görmediğim halde ona iman ettim. Onun yüzünü cennette bana tanıt.
- Allah’ım! Hz. Muhammed’e -Allah’ın salat ve selamı ona ve Ehl-i Beytine olsun- benden çokça salat ve selam ulaştır.”
|
|
|
- Ummu Davud Duasının okunması.
- Sayılmayacak kadar çok sevabı olan ve kısaca değinmek istediğimiz için burada ayrıntılı olarak sevabına yer vermediğimiz şu tesbih zikirlerini söylemek
|
Arapçası |
سُبْحانَ اللهَ قَبْلَ كُلِّ اَحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهِ بَعْدَ كُلِّ اَحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهَ مَعَ كُلِّ اَحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهَ يَبْقى رَبُّنا ويَفْنى كُلُّ أحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهِ تَسْبيحاً يَفْضُلُ تَسْبيحَ الْمُسَبِّحينَ فَضْلاً كَثيراً قَبْلَ كُلِّ اَحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهِ تَسْبيحاً يَفْضُلُ تَسْبيحَ الْمُسَبِّحينَ فَضْلاً كَثيراً بَعْدَ كُلِّ اَحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهِ تَسْبيحاً يَفْضُلُ تَسْبيحَ الْمُسَبِّحينَ فَضْلاً كَثيراً مَعَ كُلِّ اَحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهِ تَسْبيحاً يَفْضُلُ تَسْبيحَ الْمُسَبِّحينَ فَضْلاً كَثيراً لِرَبِّنَا الْباقي وَيَفْنى كُلُّ اَحَدٍ، وَسُبْحانَ اللهِ تَسْبيحاً لايُحْصى وَلا يُدْرى وَلا يُنْسى وَلا يَبْلى وَلا يَفْنى وَلَيْسَ لَهُ مُنْتَهى، وَسُبْحانَ اللهِ تَسْبيحاً يَدوُمُ بِدَوامِهِ وَيَبْقى بِبَقائِهِ في سِنِيِّ الْعالَمينَ وَشُهوُرِ الدُّهوُرِ وَاَيّامِ الدُّنْيا وَساعاتِ اللَّيْلِ وَالنَّهارِ، وَسُبْحانَ اللهِ اَبَدَ الأَبَدِ وَمَعَ الأَبَدِ مِمّا لا يُحْصيهِ الْعَدَدُ وَلا يُفْنيهِ الأَمَدُ وَلا يَقْطَعُهُ الأَبَدُ، وَتَبارَكَ اللهُ اَحْسَنُ الْخالِقينَ
Anlamı |
“Münezzehtir herkesten önce olan Allah, münezzehtir herkesten sonra olan Allah, münezzehtir herkesle birlikte olan Allah; münezzehtir Allah, Rabbimiz bâki kalacak ve -O’ndan başka- herkes fani olacaktır; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle herkesten önce; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle herkesten sonra; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle herkesle birlikte; münezzehtir Allah, tesbih edenlerin, bâki olan ve Ondan başka herkesin fani olacağı Rabbimiz için ettikleri tesbihinden çok daha üstün olan bir tesbihle; münezzehtir Allah, sayılmayan ve sayısı bilinmeyen, unutulmayan, eskimeyen, fani olmayan, sonu ve nihayeti bulunmayan bir tesbihle. Münezzehtir Allah, alemdekilerin yılları, zamanın ayları, dünya-nın saatleri, gece ve gündüzün saatleriyle kendisi devam ettikçe devam eden, bâki kaldıkça bâki kalacak bir tesbihle; münezzehtir sürekli ebedi olan, sürekliliği sayıyla sayılmayan, zamanın geçmesi sürekliliğini yok etmeyen ve ebediyetliğini kesmeyen Allah. En üstün yaratıcı olan Allah yücedir.”
Sona şöyle de:
-
-
وَالْحَمْدُ للهِ قَبْلَ كُلِّ اَحَد وَالْحَمْدُ للهِ بَعْدَ كُلِّ اَحَد
“Hamd Allah’a mahsustur herkesten önce, hamd Allah’a mahsustur herkesten sonra…”
Bu dua sonuna kadar okunur. Fakat “subhanallah” yerine “el-hamdulillah” denir ve “Ahsenu’l-halikin”e ulaşınca “la ilahe illel-lah-u kabl-e kulli ahad” söylenir ve sonuna kadar duayı böyle oku-nur; yani “subhanellah” yerine, “la ilahe illellah” ve sonra da “Vel-lah-u ekber-u kabl-e kulli ahed” söyle ve duanın sonuna kadar böy-lece “subhanellah” yerine, “ellah-u ekber” söyle. Bunun da peşin-den Cuma gecesinin amellerinde kaydettiğimiz “Allahumme men teabbee ve teheyyee” duasını oku ve sonra Şeyh Tusî’nin “Misbahu’l-Müteheccid” adlı kitabında kaydettiği “Allahumme entellah-u rab-bu’l-alemin” duasını oku. |
|
|
- Camie Kebire Ziyaretini okumak.
- İmam Hüseyin’in (aleyhisselam) Arefe Duasını okumak.
- İmam Seccad’ın (aleyhisselam) Arefe Duasını okumak.
|
|
Onuncu Gece
- Gecenin ihya edilmesi müstehap olan dört mübarek geceden biridir. Bu gecede göklerin kapıları açılır.
- Bu gecede İmam Hüseyin’i (aleyhisselam) ziyaret etmek.
- Şu duayı okumak müstehaptır:
-
-
یا دَائِمَ الْفَضْلِ عَلَی الْبَرِیةِ یا بَاسِطَ الْیدَینِ بِالْعَطِیةِ یا صَاحِبَ الْمَوَاهِبِ السَّنِیةِ صَلِّ عَلَی مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ خَیرِ الْوَرَی سَجِیةً وَ اغْفِرْ لَنَا یا ذَا الْعُلَی فِی هَذِهِ الْعَشِیةِ
“Ey yarattıklarına lütufları sürekli olan, ey elleri kullarına bağışta bulunmak için açık olan, ey büyük bağışların sahibi! Yaratılışta varlıkların en üstünü olan Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine sâlat eyle; ey yüce makama sahip olan -Allah- bu gecede bizi bağışla.” |
|
Onuncu Gün (Kurban Bayramı)
- Gusletmek; bazı alimler bugünde gusletmeyi farz bilmişlerdir.
- Kurban bayramı namazı kılmak; fakat kurban bayramında namazdan sonra kurban etiyle iftar etmek müstehaptır.
- Sahife-i Seccadiye’nin 48. duasını okumak.
- Sahife-i Seccadiye’nin 46. duasını okumak.
- Nudbe Duasını okumak.
- Önemle vurgulanan sünnetlerden biri olan kurban kesmek.
- Bayram gününün öğle namazından itibaren Zilhicce ayının on ikinci gününün sabah namazına kadarki on namazın peşinden tekbirleri söylemek. Bu tekbirler Kâfi kitabında nakledilen sahih rivayete göre şöyledir:
-
-
اللهُ اَكْبَرُ اللهُ اَكْبَرُ لا اِلـٰهَ اِلاَّ اللهُ، وَاللهُ اَكْبَرُ، اللهُ اَكْبَرُ اللهُ اَكْبَرُ وللهِ الْحَمْدُ، اللهُ اَكْبَرُ عَلى ما هَدانا، اَللهُ اَكْبَرُ عَلى ما رَزَقَنا مِنْ بَهيمَةِ الاَنْعامِ، وَالْحَمْدُ للهِ عَلى ما اَبْلانا
“Allah yücedir, Allah yücedir, Allah’tan başka ilâh yoktur ve Allah yücedir, Allah yücedir, hamd Allah’a mahsustur, Allah yücedir bizi hidayet ettiği şey üzere, Allah yücedir dört ayaklı hayvanlardan bizi rızıklandırdığı şeye üzere; hamd Allah’a mahsustur bizi imtihan ettiği şey üzere.”
Bu tekbirleri mümkün olduğu kadar namazlardan sonra tekrarla-mak ve nafile namazlarından sonra söylemek müstehaptır. |
|
On Sekizinci Gün (Gadir Bayramı)
- Oruç tutmak. Bugünde oruç tutmak altmış yıllık günahların kefaretidir. Bir rivayete göre de bugünde oruç tutmak dünyanın ömrünün orucuna, yüz hac ve yüz umreye bedeldir.
- Gusül yapmak.
- Hz. Ali’yi (aleyhisselam) ziyaret etmek. Bugünde Emirulmüminin Ali (aleyhisselam) için üç özel ziyaret nakledilmiştir. Onlardan biri “Eminullah Ziyareti” diye meşhur olup uzaktan ve yakından okunan ziyaretnamedir.
- Seyyid İbn Tavus’un “İkbal” adlı kitabında Resulullah’tan (sallallahu aleyhi ve alih) rivayet ettiği sığınma duasını okumak.
- Nudbe duasını okumak.
- İki rekat namaz kılmak, namazdan sonra secdeye vararak yüz defa Allah’a şükretmek ve sonra başını secdeden kaldırıp şu duayı okumak:
|
Arapçası |
اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ بِأَنَّ لَكَ الْحَمْدَ وَحْدَكَ لا شَرِيكَ لَكَ وَ أَنَّكَ وَاحِدٌ أَحَدٌ صَمَدٌ لَمْ تَلِدْ وَ لَمْ تُولَدْ وَ لَمْ يَكُنْ لَكَ كُفُوا أَحَدٌ وَ أَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُكَ وَ رَسُولُكَ صَلَوَاتُكَ عَلَيْهِ وَ آلِهِ يَا مَنْ هُوَ كُلَّ يَوْمٍ فِي شَأْنٍ كَمَا كَانَ مِنْ شَأْنِكَ أَنْ تَفَضَّلْتَ عَلَيَّ بِأَنْ جَعَلْتَنِي مِنْ أَهْلِ إِجَابَتِكَ وَ أَهْلِ دِينِكَ وَ أَهْلِ دَعْوَتِكَ وَ وَفَّقْتَنِي لِذَلِكَ فِي مُبْتَدَإِ خَلْقِي تَفَضُّلاً مِنْكَ وَ كَرَماً وَ جُوداً ثُمَّ أَرْدَفْتَ الْفَضْلَ فَضْلا وَ الْجُودَ جُوداً وَ الْكَرَمَ كَرَماً رَأْفَةً مِنْكَ وَ رَحْمَةً إِلَى أَنْ جَدَّدْتَ ذَلِكَ الْعَهْدَ لِي تَجْدِيداً بَعْدَ تَجْدِيدِكَ خَلْقِي وَ كُنْتُ نَسْياً مَنْسِيّاً نَاسِياً سَاهِياً غَافِلا فَأَتْمَمْتَ نِعْمَتَكَ بِأَنْ ذَكَّرْتَنِي ذَلِكَ وَ مَنَنْتَ بِهِ عَلَيَّ وَ هَدَيْتَنِي لَهُ فَلْيَكُنْ مِنْ شَأْنِكَ يَا إِلَهِي وَ سَيِّدِي وَ مَوْلايَ أَنْ تُتِمَّ لِي ذَلِكَ وَ لا تَسْلُبَنِيهِ حَتَّى تَتَوَفَّانِي عَلَى ذَلِكَ وَ أَنْتَ عَنِّي رَاضٍ فَإِنَّكَ أَحَقُّ الْمُنْعِمِينَ أَنْ تُتِمَّ نِعْمَتَكَ عَلَيَّ اللَّهُمَّ سَمِعْنَا وَ أَطَعْنَا وَ أَجَبْنَا دَاعِيَكَ بِمَنِّكَ فَلَكَ الْحَمْدُ غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَ إِلَيْكَ الْمَصِيرُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ لا شَرِيكَ لَهُ وَ بِرَسُولِهِ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ آلِهِ وَ صَدَّقْنَا وَ أَجَبْنَا دَاعِيَ اللَّهِ وَ اتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فِي مُوَالاةِ مَوْلانَا وَ مَوْلَى الْمُؤْمِنِينَ أَمِيرِ الْمُؤْمِنِينَ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ عَبْدِ اللَّهِ وَ أَخِي رَسُولِهِ وَ الصِّدِّيقِ الْأَكْبَرِ وَ الْحُجَّةِ عَلَى بَرِيَّتِهِ الْمُؤَيِّدِ بِهِ نَبِيَّهُ وَ دِينَهُ الْحَقَّ الْمُبِينَ عَلَماً لِدِينِ اللَّهِ وَ خَازِناً لِعِلْمِهِ وَ عَيْبَةَ غَيْبِ اللَّهِ وَ مَوْضِعَ سِرِّ اللَّهِ وَ أَمِينَ اللَّهِ عَلَى خَلْقِهِ وَ شَاهِدَهُ فِي بَرِيَّتِهِ اللَّهُمَّ رَبَّنَا إِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَادِي لِلْإِيمَانِ أَنْ آمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَآمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَ كَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا، وَ تَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ رَبَّنَا وَ آتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلَى رُسُلِكَ وَ لا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّكَ لا تُخْلِفُ الْمِيعَادَ فَإِنَّا يَا رَبَّنَا بِمَنِّكَ وَ لُطْفِكَ أَجَبْنَا دَاعِيَكَ وَ اتَّبَعْنَا الرَّسُولَ وَ صَدَّقْنَاهُ وَ صَدَّقْنَا مَوْلَى الْمُؤْمِنِينَ وَ كَفَرْنَا بِالْجِبْتِ وَ الطَّاغُوتِ فَوَلِّنَا مَا تَوَلَّيْنَا وَ احْشُرْنَا مَعَ أَئِمَّتِنَا فَإِنَّا بِهِمْ مُؤْمِنُونَ مُوقِنُونَ وَ لَهُمْ مُسَلِّمُونَ آمَنَّا بِسِرِّهِمْ وَ عَلانِيَتِهِمْ وَ شَاهِدِهِمْ وَ غَائِبِهِمْ وَ حَيِّهِمْ وَ مَيِّتِهِمْ وَ رَضِينَا بِهِمْ أَئِمَّةً وَ قَادَةً وَ سَادَةً وَ حَسْبُنَا بِهِمْ بَيْنَنَا وَ بَيْنَ اللَّهِ دُونَ خَلْقِهِ لا نَبْتَغِي بِهِمْ بَدَلاً وَ لا نَتَّخِذُ مِنْ دُونِهِمْ وَلِيجَةً وَ بَرِئْنَا إِلَى اللَّهِ مِنْ كُلِّ مَنْ نَصَبَ لَهُمْ حَرْباً مِنَ الْجِنِّ وَ الْإِنْسِ مِنَ الْأَوَّلِينَ وَ الْآخِرِينَ وَ كَفَرْنَا بِالْجِبْتِ وَ الطَّاغُوتِ وَ الْأَوْثَانِ الْأَرْبَعَةِ وَ أَشْيَاعِهِمْ وَ أَتْبَاعِهِمْ وَ كُلِّ مَنْ وَالاهُمْ مِنَ الْجِنِّ وَ الْإِنْسِ مِنْ أَوَّلِ الدَّهْرِ إِلَى آخِرِهِ اللَّهُمَّ إِنَّا نُشْهِدُكَ أَنَّا نَدِينُ بِمَا دَانَ بِهِ مُحَمَّدٌ وَ آلُ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ عَلَيْهِمْ وَ قَوْلُنَا مَا قَالُوا وَ دِينُنَا مَا دَانُوا بِهِ مَا قَالُوا بِهِ قُلْنَا وَ مَا دَانُوا بِهِ دِنَّا وَ مَا أَنْكَرُوا أَنْكَرْنَا وَ مَنْ وَالَوْا وَالَيْنَا وَ مَنْ عَادَوْا عَادَيْنَا وَ مَنْ لَعَنُوا لَعَنَّا وَ مَنْ تَبَرَّءُوا مِنْهُ تَبَرَّأْنَا مِنْهُ وَ مَنْ تَرَحَّمُوا عَلَيْهِ تَرَحَّمْنَا عَلَيْهِ آمَنَّا وَ سَلَّمْنَا وَ رَضِينَا وَ اتَّبَعْنَا مَوَالِيَنَا صَلَوَاتُ اللَّهِ عَلَيْهِمْ اللَّهُمَّ فَتَمِّمْ لَنَا ذَلِكَ وَ لا تَسْلُبْنَاهُ وَ اجْعَلْهُ مُسْتَقِرّاً ثَابِتا عِنْدَنَا وَ لا تَجْعَلْهُ مُسْتَعَاراً وَ أَحْيِنَا مَا أَحْيَيْتَنَا عَلَيْهِ وَ أَمِتْنَا إِذَا أَمَتَّنَا عَلَيْهِ آلُ مُحَمَّدٍ أَئِمَّتُنَا فَبِهِمْ نَأْتَمُّ وَ إِيَّاهُمْ نُوَالِي وَ عَدُوَّهُمْ عَدُوَّ اللَّهِ نُعَادِي فَاجْعَلْنَا مَعَهُمْ فِي الدُّنْيَا وَ الْآخِرَةِ وَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ فَإِنَّا بِذَلِكَ رَاضُونَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
Anlamı |
Allah’ım! Ben senden diliyorum; (şu şahadetle ki,) Sana hamdolsun, sen teksin, ortağın yoktur, sen birsin, teksin, hiçbir şeye ihtiyacın yoktur, doğmadın ve doğrulmadın ve senin hiçbir benzerin yoktur. Muhammed senin kulun ve elçindir -rahmetin onun ve Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun-, ey her gün bir işte ve şanda olan, nitekim bana lütufta bulunmak da senin şanındandır, şöyle ki beni kendinin icabet ehlinden, dininin ehlinden, davetinin ehlinden kıldın; kendi lütuf, kerem ve bağışınla yaratılışımın başından beni buna muvaffak ettin, sonra rafet ve rahmetinle lütfüne başka bir lütuf, keremine başka bir kerem ve bağışına başka bir bağış ekledin ve nihayet yaratılışımı yeniledikten sonra bana bu ahdi yeniledin, oysa ben tamamen onu unutmuştum, yanılmıştım ve -nimetlerinden- gaflet etmiştim. Sonra sen nimetini bana tamamladın; şöyle ki bunu bana hatırlattın, bununla bana lütufta bulundun ve beni ona hidayet ettin; o halde ey ilâhi, ey seyyidim ve mevlam! -Gelecekte de- bunu bana tamamlaman ve bununla (iman nimetiyle) beni öldürünceye dek bunu benden almaman ve böylece benden razı olman da senin şanındandır; doğrusu sen nimetini tamamlamak hususunda nimet verenlerden daha lâyıksın.Allah’ım! Senin lütfünle çağıranı duyduk, itaat ettik ve olumlu cevap verdik. O halde Rabb’imiz, bağışlamandan dolayı sana hamdolsun; dö-nüşümüz sanadır; tek ve ortağı olmayan Allah’a ve elçisi Muhammed’e -Allah’ın rahmeti ona ve Ehl-i Beyt’ine olsun- iman ettik, onu (peygam-berliğini) doğruladık, Allah’a çağırmakta ona icabet ettik, bizim mevlamız ve tüm müminlerin mevlası Emirulmüminin Ali b. Ebutalib’i sevmekte Resulullah’ı izledik; o Allah’ın kulu, Resulullah’ın kardeşi, en büyük sıd-dık, Allah’ın yaratılmışlara hüccetidir; onunla peygamberini, hak ve apaçık dinini teyit etti; o Allah’ın dininin nişanesi, ilminin mahzeni, Allah’ın gaybının sandığı, Allah’ın sırrının yeri, Allah’ın kulları üzerindeki emini ve kulları arasındaki tanığıdır.
Allah’ım! Rabb’imiz, biz, Rabb’inize inanın diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen inandık. Rabb’imiz, bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber al. Rabb’imiz bize, elçilerine vadettiğini ver, kıyamet günü bizi rezil, perişan etme. Zira sen verdiğin sözden caymazsın. Ey Rabb’imiz, biz senin lütuf ve ihsanınla sana çağırana (peygamberine) icabet ettik, peygamberini izledik ve onu doğruladık ve müminlerin mevlasını da doğruladık, tağut ve putu reddettik. O halde iman ve velayetimizi koru ve bizi imamlarımızla haşreyle; doğrusu biz onlara inanıyor, yakin ediyoruz, onların emrine teslimiz; onların gizlilerine ve açıklarına, tanıklarına ve gayıplarına, dirilerine ve ölülerine inandık ve onların imamlığına, önderliğine ve rehberliğine razı olduk; diğer kullar olmaksızın Allah’la aramızda onların vasıta olması bize yeter; onların yerine başkasını istemiyor, onlardan başkasını vasıta ve sırdaş kılmıyoruz; onlara düşmanlık edip savaş açan ilkler ve sonlar arasındaki insanlar ve cinlerden uzaklaşıp Allah’a yöneliyorum; put, tağut (onların düşmanları), dört putu, onları izleyenleri, onlara uyanları, geç-mişten kıyamete kadar insan ve cinlerden onları sevenleri reddedi-yorum.
Allah’ım! Senin tanık tutuyoruz ki biz, Muhammed ve Ehl-i Beyt’inin -Allah’ın rahmeti onun ve Ehl-i Beyt’inin üzerine olsun- dinine girdik, sözümüz onların söyledikleri, dinimiz onların dinidir; onların söylediklerini söyledik, onların boyun eğdiğine boyun eğdik, onların inkar ettiğini inkar ettik, onların sevdiğini sevdik, düşman olduklarına düşman olduk, onların lanet ettiklerine lanet ettik, onların uzak olduklarından uzak olduk, onların merhamet ettiklerine merhamet ettik, biz -onlara- iman ettik, -emirlerine- teslim olduk, -rızalarına- razı olduk ve mevlalarımıza -Allah’ın selamı onların üzerine olsun- uyduk.
Allah’ım! O halde bunu (imanımızı) tamamla ve bunu bizden alma, bu imanı bizde istikrarlı ve sabit kıl, geçici kılma; bizi yaşattığın sürece bununla (bu imanla) yaşat, öldürdüğünde de bununla öldür. Muhammed’in Ehl-i Beyt’i bizim imamlarımızdırlar; biz onlara uyuyoruz, onları seviyoruz, Allah’ın düşmanı olan onların düşmanlarına da düşmanız. O halde dünya ve ahirette bizi kendine mukarreb olanlardan ve onlarla birlikte kıl. Gerçekten biz buna razıyız, ey merhametlilerin en merhametlisi.”
- Sonra yine secdeye giderek yüz defa “elhamdulillah”, yüz defa da “şükren lillah” söylenir. Bir rivayette şöyle geçer: “Kim böyle yapacak olursa, Gadir-i Hum gününde Hz. Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) huzurunda yer alan ve Emirulmüminin Ali’ye (aleyhisselam) imam olarak biat eden kimsenin sevabını alır.” Bu namazı öğleye yakın kılmak daha faziletlidir; çünkü Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) Gadir-i Hum’da Hz. Ali’yi bu saatte (aleyhisselam) insanlara imam ve halife olarak atamıştır. Bu namazın birinci rekatında Fatiha suresinden sonra Kadir suresini ve ikinci rekatında ise İhlas suresi okunur.
|
|
|
- Mümin kardeşlerin birbirlerini görünce yekdiğerini şu şekilde tebrik etmeleri:
-
-
اَلْحَمْدُ للهِ الّذي جَعَلَنا مِنَ الْمُتَمَسِّكينَ بِوِلايَةِ اَميرِ الْمُؤْمِنينَ وَالاَئِمَّةِ عَلَيْهِمُ السَّلامُ
“Bizi Emirulmüminin ve Ehl-i Beyt İmamlarının velayetine sarılanlar-dan eden Allah’a hamd olsun.”
-
-
اَلْحَمْدُ للهِ الّذي جَعَلَ كَمالَ دينِهِ وَتَمامَ نِعْمَتِهِ بِوِلايَةِ اَميرِ الْمُؤمِنينَ عَليِّ بْنِ اَبي طالِبٍ عَلَيْهِ السَّلامُ
“Dininin kemalini ve nimetinin tamamlanmasını Emirulmüminin Ali b. Ebitalib’in (aleyhisselam) velayeti kılan Allah’a hamdolsun.”
- Gusledip öğleye yarım saat kala iki rekat namaz kılmak; her rekatta bir defa Fatiha suresi ve on defa İhlas suresi, on defa Ayete’l-Kürsi ve on defa da Kadir suresi okunur.
- Yüz defa şöyle demek:
-
-
اَلْحَمْدُ للهِ الّذي جَعَلَ كَمالَ دينِهِ وَتَمامَ نِعْمَتِهِ بِوِلايَةِ اَميرِ الْمُؤمِنينَ عَليِّ بْنِ اَبي طالِبٍ عَلَيْهِ السَّلامُ
“Dininin kemalini ve nimetinin tamamlanmasını Emirulmüminin Ali b. Ebitalib’in (aleyhisselam) velayeti kılan Allah’a hamdolsun.”
|
Arapçası |
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ نَبِيِّكَ، وَعَلِيٍّ وَليُّك وَ الشَأنِ وَالْقَدْرِ اَلَّذي خَصَصَتْهُما بِه دونَ خَلقِكَ اَنْ تُصَلّي عَلى مُحَمَّدٍ وَعليٍّ وَاَنْ تَبْدَأَ بِهِما في كُلِّ خَيْرٍ عاجِلٍ. اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ الأئِمَّةِ الْقادَةِ، وَالدُّعاةِ السّادَةِ، وَالنُّجُومِ الزّاهِرَةِ، وَالأَعْلامِ الْباهِرَةِ، وَساسَةِ الْعِبادِ، وَاَرْكانِ الْبِلادِ، وَالنّاقَةِ الْمُرْسَلَةِ، وَالسَّفينَةِ النّاجيَةِ الْجارِيَةِ فِي الْلُّجَجِ الْغامِرَةِ. اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ خُزّانِ عِلْمِكَ، وَاَرْكانِ تَوْحِيدِكَ، وَدَعائِمِ دينِكَ، وَمَعادِنِ كَرامَتِكَ وَصِفْوَتِكَ مِنْ بَرِيَّتِكَ وَخِيَرَتِكَ مِنْ خَلْقِكَ، الأَتْقِياءِ الأَنْقِياءِ النُّجَباءِ الأَبْرارِ، وَالْبابِ الْمُبْتَلى بِهِ النّاسُ، مَنْ اَتاهُ نَجى وَمَنْ اَباهُ هَوى. اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ اَهْلِ الذِّكْرِ الَّذينَ اَمَرْتَ بِمَسْأَلَتِهِمْ، وَذَوِي الْقُرْبى الَّذينَ اَمَرْتَ بِمَوَدَّتِهِمْ، وَفَرَضْتَ حَقَّهُمْ، وَجَعَلْتَ الْجَنَّةَ مَعادَ مَنِ اقْتَصَّ آثارَهُمْ. اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ كَما اَمرَوُا بِطاعَتِكَ، وَنَهَوْا عَنْ مَعْصِيَتِكَ، وَدَلُّوا عِبادَكَ عَلى وَحْدانِيَّتِكَ. اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ نَبِيِّكَ وَنَجيبِكَ وَصَفْوَتِكَ وَاَمينِكَ وَرَسُولِكَ اِلى خَلْقِكَ، وَبِحَقِّ اَميرِ الْمُؤْمِنينَ، وَيَعْسُوبِ الدّينِ، وَقائِدِ الْغُرِّ الُْمحَجَّلينَ، الْوَصِيِّ الْوَفِيِّ، وَالصِّدّيقِ الأَكْبَرِ، وَالْفارُوقِ بَيْنَ الْحَقِّ وَالْباطِلِ، وَالشّاهِدِ لَكَ، وَالدّالِّ عَلَيْكَ، وَالصّادِعِ بِاَمْرِكَ، وَالْمجاهِدِ في سَبيلِكَ، لَمْ تَأخُذْهُ فيكَ لَوْمَةُ لائِمِ، اَنْ تُصَلِّىَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَنْ تَجْعَلَني في هذَا الْيَوْمِ الَّذي عَقَدْتَ فيهِ لِوَلِيِّكَ الْعَهْدَ في اَعْناقِ خَلْقِكَ، وَاَكْمَلْتَ لَهُمُ الّدينَ مِنَ الْعارِفينَ بِحُرْمَتِهِ، وَالْمُقِرّينَ بِفَضْلِهِ مِنْ عُتَقائِكَ وَطُلَقائِكَ مِنَ النّارِ، وَلا تُشْمِتْ بي حاسِدي النِّعَمِ.اَللّـهُمَّ فَكَما جَعَلْتَهُ عيدَكَ الأَكْبَرَ، وَسَمَّيْتَهُ فِى السَّماءِ يَوْمَ الْعَهْدِ الْمَعْهُودِ، وَفِي الأَرْضِ يَوْمَ الْميثاقِ الْمَاخُوذِ وَالجَمْعِ المَسْؤولِ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَقْرِرْ بِهِ عُيُونَنا، وَاجْمَعْ بِهِ شَمْلَنا، وَلا تُضِلَّنا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنا، وَاجْعَلْنا لاَِنْعُمِكَ مِنَ الشّاكِرينَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ، الْحَمْدُ للهِ الَّذي عَرَّفَنا فَضْلَ هذَا الْيَوْمِ، وَبَصَّرَنا حُرْمَتَهُ، وَكَرَّمَنا بِهِ، وَشَرَّفَنا بِمَعْرِفَتِهِ، وَهَدانا بِنُورِهِ. يا رَسُولَ اللهِ يا اَميرِ الْمُؤْمِنينَ عَلَيْكُما وَعَلى عِتْرَتِكُما وَعَلى مُحِبِّيكُما مِنّي اَفْضَلُ السَّلامِ ما بَقِيَ اللّيْلُ وَالنَّهارُ، وَبِكُما اَتَوَجَّهُ اِلىَ اللهِ رَبِّي وَرَبِّكُما في نَجاحِ طَلِبَتي، وَقَضاءِ حَوائِجي، وَتَيْسيرِ اُمُوري. اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَنْ تَلْعَنَ مَنْ جَحَدَ حَقَّ هذَا الْيَوْمِ، وَاَنْكَرَ حُرْمَتَهُ فَصَدَّ عَنْ سَبيلِكَ لاِطْفاءِ نُورِكَ، فَاَبَى اللهُ اِلاّ اَنْ يُتِمَّ نُورَهُ. اَللّـهُمَّ فَرِّجْ عَنْ اَهْلِ بَيْتِ مُحَمَّدٍ نَبِيِّكَ، وَاكْشِفْ عَنْهُمْ وَبِهِمْ عَنِالْمُؤْمِنِينَ الْكُرُباتِ. اَللّـهُمَّ امْلأ اللأَرْضَ بِهِمْ عَدْلاً كَما مُلِئَتْ ظُلْماً وَجُوْراً، وَاَنْجِز لَهُمْ ما وَعَدْتَهُمْ اِنَّكَ لا تُخْلِفُ الْميعادَ
Anlamı |
“Allah’ım! Peygamberin Muhammed ve velin Ali’nin ve diğer kullarına değil, sadece bu ikisine has kıldığın makam ve mevkinin hakkı için Muhammed ve Ali’ye rahmet eyle ve bütün hayırları onlara vermekle başla.Allah’ım! Muhammed’e ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle; onlar ki imam-lar, önderler, davet edenler, dinin önde gelenleri, parlak yıldızlar, açık nişaneler, kulların eğiticileri, şehirlerin (tevhid şehrinin) direkleri, gönde-rilmiş azad kişiler, engin denizde hareket eden kurtuluş gemisidirler.
Allah’ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e rahmet eyle; onlar ki se-nin ilminin mahzenleri, tevhidinin rükünleri, dininin direkleri, kerametle-rinin madenleri, kulların arasından kas ve halis kıldıkların ve yaratıkların arasından seçtiklerin, takvalılar, temizler, saygınlar, iyilerdirler; onlar halkın müptela olanlarının kapısıdırlar, kim o kapıya giderse kurtulur ve kim de sakınırsa helak olur.
Allah’ım! Muhammed ve Âl-i Muhammed’e rahmet eyle; onlar ki ken-dilerinden sorulmalarına emrettiğin zikir ehlidirler, sevilmelerine emret-tiğin, haklarını gözetmeyi farz kıldığın, cenneti onları izleyenlere yurt kıldığın Resulullah’ın yakınlarıdırlar.
Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle; -insanlara- sana itaat etmeyi emrettikleri, sana karşı günah işlemekten nehyettikleri ve kullarını vahdaniyyetine hidayet ettikleri gibi.
Allah’ım! Senin peygamberin, seçtiğin, halis kıldığın, eminin, kulla-rına elçin olan Muhammed’in ve dinin önderi, iyiler silsilesinin rehberi, -peygamberin- sadık vasisi, en büyük sıddık, hakla batılı ayıran, senin tanığın, -kullarını- sana hidayet eden, senin emrini açıklayan, senin yo-lunda cihad eden ve senin yolunda kınayanın kınamasından korkmayan Emirulmüminin (Ali’nin) hakkı hürmetine senden niyaz ediyorum: Muham-med ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle, Emirulmüminin velayetini kullarının boynunda bıraktığın ve dini kendilerine tamamladığın bugünde beni onun saygınlığını tanıyanlardan ve faziletini ikrar edenlerden eyle, beni -cehennem- ateşinden serbest bıraktıklarından ve kurtardıklarından eyle ve -bana vermiş olduğun- nimetlerini kıskananları bana güldürme.
Allah’ım! Bugünü en büyük bayramın kıldığın, göklerde ahid ve yerde ise söz alınan gün ve sorgu günü diye adlandırdığın gibi Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle, onunla gözümüzü aydınlat, onunla dağınıklığımızı bir araya topla, bizi hidayet ettikten sonra saptırma, bizi senin nimetlerine şükredenlerden kıl, ey merhametlilerin en merhametlisi;
hamd bugünün faziletini bize tanıtan, saygınlığına bilinçlendiren, bugünle bize ikramda bulunan, bugünü tanımakla bizi şereflendiren ve bugünün nuruna bizi hidayet eden Allah’a mahsustur.
Ya Resulullah, ya Emirelmüminin! Size, sizin evlatlarınıza, sizi sevenlere gece ve gündüz kaldığı müddetçe benden en üstün selam olsun; sizi vasıta kılarak isteklerimin verilmesi, hacetlerimin reva olması ve işlerimin kolaylaşması için benim ve sizin Rabb’iniz olan Allah’a yöne-liyorum.
Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’inin hakkı hürmetine senden diliyorum: Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine salat eyle ve inat yüzünden bugünün (Gadir-i Hum’un) hakkını inkar edenlere ve hürmetini gözetmeyip böylece senin nurunu söndürmek için dininin yolunu insanlara kapatanlara lanet et; Allah da -vahiy ve hüccetinin- nurunu tamamlamak dışında bir şey yapmaktan sakınır.
Allah’ım! Muhammed’in Ehl-i Beyt’i için bir kurtuluş ve çıkış yolu kıl, onların sıkıntı ve üzüntüsünü gider ve onların vesilesiyle müminlerin üzün-tü ve kederlerini de gider. |
|
|
|
|
Yirmi Dördüncü Gün (Mübahale Günü)
- Gusletmek.
- Oruç tutmak.
- İki rekat namaz kılmak. Bu namaz, zaman, kılınış şekli ve sevap bakımından Gadir-i Hum gününün namazı gibidir. Ancak mübahele namazında ayete’l-kursi “هُمْ فيها خالِدُونَ” cümlesine kadar okunur.
- Ramazan ayının Seher duasına benzeyen Mubahale Duasını okumak.
|
Arapçası |
اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ مِنْ بَهاَّئِکَ بِاَبْهاهُ وَکُلُّ بَهاَّئِکَ بَهِىُّ اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ بِبَهاَّئِکَ کُلِّهِ اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ مِنْ جَلالِکَ بِاَجَلِّهِ وَکُلُّ جَلالِکَ جَلیلٌ اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ بِجَلالِکَ کُلِّهِ اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ مِنْ جَمالِکَ بِاَجْمَلِهِ وَکُلُّ جَمالِکَ جَمیلٌ اَللّهُمَّ اِنّى اَسْئَلُکَ بِجَمالِکَ کُلِّهِ
اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عَظَمَتِكَ بِاَعْظَمِها وَكُلُّ عَظَمَتِكَ عَظَيمَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعَظَمَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسَأَلُكَ مِنْ نُورِكَ بِاَنْوَرِهِ وَكُلُّ نُورِكَ نَيِّرٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِنُورِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ رَحْمَتِكَ بِاَوْسَعِها وَكُلُّ رَحْمَتِكَ واسِعَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ كَمالِكَ بِاَكْمَلِهِ وَكُلُّ كَمالِكَ كامِلٌ اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِكَمالِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ كَلِماتِكَ بِاَتَمِّها وَكُلُّ كَلِماتِكَ تامَّةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِكَلِماتِكَ كُلِّهَا. اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ اَسمائِكَ بِاَكْبَرِها وَكُلُّ اَسْمائِكَ كَبيرَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِاَسْمائِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عِزَّتِكَ باَعَزِّها وَكُلُّ عِزَّتِكَ عَزيزَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعِزَّتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَشِيَّتِكَ بِاَمْضاها وَكُلُّ مَشِيَّتِكَ ماضِيَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَشِيَّتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ الَّتي اسْتَطَلْتَ بِها عَلى كُلِّ شَيْءٍ وَكُلُّ قُدْرَتِكَ مُسْتَطيلَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِقُدْرَتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عِلْمِكَ بِاَنْفَذِهِ وَكُلُّ عِلْمِكَ نافِذٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعِلْمِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ قَوْلِكَ بِاَرْضاهُ وَكُلُّ قَوْلِكَ رَضِيٌّ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِقَوْلِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَسائِلِكَ بِاَحَبِّها وَكُلُّها اِلَيْكَ حَبيبةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَسائِلِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّى اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَنى فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ شَرَفِكَ بِاَشْرَفِهِ وَكُلُّ شَرَفِكَ شَريفٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِشَرَفِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ سُلْطانِكَ بِاَدْوَمِهِ وَكُلُّ سُلطانِكَ دائِمٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِسُلْطانِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مُلْكِكَ بِاَفْخَرِهِ وَكُلُّ مُلْكِكَ فاخِرٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمُلْكِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عَلائِكَ بِاَعْلاهُ وَكُلُّ عَلائِكَ عالٍ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعَلائِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّى اَسْأَلُكَ مِنْ آياتِكَ بِاَعْجَبِها وَكُلُّ آياتِكَ عَجيبَةٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِاياتِكَ كُلِّها، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ مَنِّكَ بِاَقْدَمِهِ وَكُلُّ مَنِّكَ قَديمٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِمَنِّكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِما اَنْتَ فيهِ مِنَ الشَّأنِ وَالْجَبَرُوتِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِكُلِّ شَأْنٍ وَكُلِّ جَبَرُوتٍ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِما تُجيبُني بِهِ حينَ اَسْأَلُكَ، يا اَللهُ يا لا اِلـٰهَ اِلاّ اَنْتَ، اَسْأَلُكَ بِبَهاءِ لا اِلـٰهَ اِلاّ اَنْتَ، يا لا اِلـٰهَ اِلاّ اَنْتَ اَسْأَلُكَ بِجَلالِ لا اِلـٰهَ اِلاّ اَنْتَ، يا لا اِلـٰهَ اِلاّ اَنْتَ اَسْأَلُكَ بِلا اِلـٰهَ اِلاّ اَنْتَ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني.
اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ رِزْقِكَ باَعَمِّهِ وَكُلُّ رِزْقِكَ عامُّ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِرِزْقِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ عَطائِكَ بِاَهْنَإِهِ وَكُلُّ عَطائِكَ هَنئٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِعَطائِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِكَ باَعْجَلِهِ وَكُلُّ خَيْرِكَ عاجِلُ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِخَيْرِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ بِاَفْضَلِهِ وَكُلُّ فَضْلِكَ فاضِلٌ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَسْأَلُكَ بِفَضْلِكَ كُلِّهِ، اَللّـهُمَّ اِنّي اَدْعُوكَ كَما اَمَرْتَني فَاسْتَجِبْ لي كَما وَعَدْتَني اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَابْعَثْني عَلَى الاِيمانِ بِكَ، وَالتَّصْديقِ بِرَسُولِكَ عَلَيْهِ وَآلِهِ السَّلامُ، وَالْوِلايَةِ لِعَلِيِّ بْنِ أبي طالِبٍ، وَالْبَراءَةِ مِنْ عَدُوِّهِ وَالاِيتِمامِ بِالأَئِمَّةِ مِنْ آلِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِمُ السَّلامُ فَإِنّي قَدْ رَضيتُ بِذلِكَ يا رَبِّ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ عَبْدِكَ وَرَسُولِكَ فِي الاَْوَّلينَ، وَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ فِي الآخِرِينَ، وَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ فِي الْمَلأ الأَعْلى، وَصَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ فِي الْمُرْسَلينَ.
اَللّـهُمَّ اَعْطِ مُحَمَّداً الْوَسيلَةَ وَالشَّرَفَ وَالْفَضيلَةَ وَالدَّرَجَةَ الْكَبيرَةَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَقَنِّعْني بِما رَزَقْتَني، وَبارِكْ لي فيـما آتَيْتَني، وَاحْفَظْني في غَيْبَتي وَكُلِّ غائِب هُوَ لي.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَابْعَثْني عَلَى الاِيمانِ بِكَ، وَالتَّصْديقِ بِرَسُولِكَ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاَسْأَلُكَ خَيْرَ الْخَيْرِ رِضْوانَكَ وَالْجَنَّةَ، وَاَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ الشَرِّ سَخَطِكَ وَالنّارِ، اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاحْفَظْني مِنْ كُلِّ مُصيبَةٍ، وَمِنْ كُلِّ بَلِيَّةٍ، وَمِنْ كُلِّ عُقُوبَةٍ، وَمِنْ كُلِّ فِتْنَةٍ وَمِنْ كُلِّ بَلاءٍ، وَمِنْ كُلِّ شَرٍّ، وَمِنْ كُلِّ مَكْرُوهٍ، وَمِنْ كُلِّ مُصيبَةٍ، وَمِنْ كُلِّ آفَةٍ، نَزَلَتْ اَوْ تَنْزِلُ مِنَ السَّماءِ اِلَى الأَرْضِ في هذِهِ السّاعَةِ، وَفي هذِهِ اللّيْلَةِ، وَفي هذَا الْيَومِ، وَفي هذَا الشَّهْرِ، وَفي هذِهِ السَّنَةِ.
اَللّـهُمَّ صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَاقْسِمْ لى مِنْ كُلِّ سُرُورٍ، وَمِنْ كُلِّ بَهْجَةٍ، وَمِنْ كُلِّ اسْتِقامَةٍ، وَمِنْ كُلِّ فَرَجٍ، وَمِنْ كُلِّ عافِيَةٍ، وَمِنْ كُلِّ سَلامَةٍ، وَمِنْ كُلِّ كَرامَةٍ، وَمِنْ كُلِّ رِزْقٍ واسِعٍ حَلالٍ طَيِّبٍ، وَمِنْ كُلِّ نِعْمَةٍ وِمَنْ كُلِّ سَعَةٍ نَزَلَتُ اَوْ تَنْزِلُ مِنَ السَّماءِ اِلَى الأَرْضِ في هذِهِ السّاعَةِ وَفي هذِهِ اللّيْلَةِ وَفي هذَا الْيَوْمِ وَفي هذَا الشَّهْرِ وَفي هذِهِ السَّنَةِ.
اَللّـهُمَّ اِنْ كانَتْ ذُنُوبي قَدْ اَخْلَقَتْ وَجْهي عِنْدَكَ، وَحالَتْ بَيْني وَبَيْنَكَ، وَغَيَّرَتْ حالي عِنْدَكَ فَاِنّي اَسْأَلُكَ بِنُورِ وَجْهِكَ الَّذي لا يُطْفَأُ وَبِوَجْهِ مُحَمَّدٍ حَبيبِكَ الْمُصْطَفى، وَبِوَجْهِ وَلِيِّكَ عَلِيٍّ الْمُرْتَضى، وَبِحَقِّ اَوْلِيائِكَ الَّذينَ انْتَجَبْتَهُمْ اَنْ تُصَلِّيَ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ، وَاَنْ تَغْفِرَ لي ما مَضى مِنْ ذُنُوبي، وَاَنْ تَعْصِمَني فيما بَقِيَ مِنْ عُمْري.
وَاَعُوذُ بِكَ اَللّـهُمَّ اَنْ اَعُودَ في شَيْءٍ مِنْ مَعاصيكَ اَبَداً ما اَبْقَيْتَني حَتّى تَتَوَفّاني، وَاَنَا لَكَ مُطيعٌ وَاَنْتَ عَنّي راضٍ، وَاَنْ تَخْتِمَ لي عَمَلي بِاَحْسَنِهِ، وَتَجْعَلَ لي ثَوابَهُ الْجَنَّةَ، وَاَنْ تَفْعَلَ بي ما اَنْتَ اَهْلُهُ يا اَهْلَ التَّقْوى وَيا اَهْلَ الْمَغْفِرَةِ، صَلِّ عَلى مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَارْحِمْني بِرَحْمَتِكَ يا اَرْحَمَ الرّاحِمينَ
Anlamı |
Allah’ım! Aydınlığının en aydın mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin aydınlığının bütün mertebeleri parlak ve güzeldir. Allah’ım! Aydınlığının bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Celalinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin celalinin bütün mertebeleri yücedir. Allah’ım! Celalinin bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Cemalinin en güzel mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin cemalinin bütün mertebeleri güzeldir. Allah’ım! Cemalinin bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum.Allah’ım! Bana emrettiğin gibi sana dua ediyorum, o halde bana vaat ettiğin gibi icabet et. Allah’ım! Azametinin en büyük mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin azametinin bütün metre-beleri büyüktür. Allah’ım! Azametinin bütün mertebeleri hakkına -hacetle-rimi- senden diliyorum. Allah’ım! Nurunun en nurlu mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin nurunun bütün mertebeleri nurlu-dur. Allah’ım! Nurunun bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Rahmetinin en geniş mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Muhakkak senin rahmetinin bütün mertebeleri geniştir. Allah’ım! Rahmetinin bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.Allah’ım! Kemalinin en kamil mertebesini vasıta kılarak sana el açı-yorum. Elbette senin kemalinin bütün mertebeleri kamildir. Allah’ım! Bütün kemal mertebelerinin hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Kelimelerinin en mükemmelini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin kelimelerinin hepsi mükemmeldir. Allah’ım! Bütün kelime-lerin hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! İsimlerinin en büyüğünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün isimlerin büyüktür. Allah’ım! Bütün isimlerinin hakkına -hacetlerimi- senden diliyo-rum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.Allah’ım! İzzetinin en yüce mertebesini vasıta kılarak sana el açı-yorum. Elbette senin izzetinin bütün mertebeleri yücedir. Allah’ım! Bütün izzet mertebelerin hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Meşiyyetinin en nüfuz edeni mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin meşiyyetinin bütün mertebeleri nüfuzludur. Allah’ım! Meşiy-yetinin bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Her şeyi kuşatan kudretini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün kudretin -her şeyi- kuşatıcıdır. Allah’ım! Bütün kudre-tinin hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.Allah’ım! İlminin en etkili mertebesini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin ilminin bütün mertebeleri etkilidir. Allah’ım! İlminin bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! En beğenil-miş sözünü vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün sözlerin beğenilmiş ve güzeldir. Allah’ım! Bütün sözlerin hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Meselelerinin en sevilenini vasıta kılarak sana el açıyorum. Elbette senin bütün mes’elelerin sevilmiştir. Allah’ım! Bütün meselelerin hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.Allah’ım! Şerefinin en üstün mertebesini vasıta kılarak sana el açı-yorum. Elbette senin şerefinin bütün mertebeleri şeriftir. Allah’ım! Şere-finin bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! En sürekli saltanat ve hakimiyetin hakkına sana el açıyorum. Elbette senin saltanat ve hakimiyetinin hepsi sürekli ve ebedidir. Allah’ım! Haki-miyet ve saltanatının hepsi hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! En muhteşem mülkünün hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün mülkün muhteşemdir. Allah’ım! Bütün mülkün hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.Allah’ım! Ululuğunun en yüce mertebesi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin ululuğunun bütün mertebeleri yücedir. Allah’ım! Ululuğunun bütün mertebeleri hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Ayet-lerinin en hayret vericisi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün âyetlerin hayret vericidir. Allah’ım! Bütün âyetlerin hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! İhsanının en kadimi hakkına sana el açıyo-rum. Elbette senin bütün ihsanların kadimdir. Allah’ım! Bütün ihsan ve lü-tufların hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.Allah’ım! Sahip olduğun şan ve ceberutun hakkına sana yalvarıyo-rum. Başlı başına bütün şan ve bütün ceberutlar hakkına senden -hacetlerimi- diliyorum. Allah’ım! Dilediğimde reddetmeyeceğin ve kabul edeceğin şeyleri vasıta kılarak sana el açıyorum. Ey Allah, ey kendisin-den başka ilâh olmayan zat! “La ilâhe illallah”ın yüceliği hakkına senden -hacetlerimi- diliyorum. Ey kendisinden başka ilâh olmayan! “La ilâhe illal-lah”ın hakkı için senden -hacetlerimi- diliyorum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.
Allah’ım! Rızkının en kapsamlısı hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün rızkların kapsamlıdır. Allah’ım! Bütün rızkının hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Bağışının en lezzetlisi hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün bağışların lezzetlidir. Allah’ım! Bütün bağışların hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! En acil hayrın hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün hayırların acildir. Allah’ım! Bütün hayırların hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! En üstün fazlın hakkına sana el açıyorum. Elbette senin bütün fazlın üstündür. Allah’ım! Bütün fazlın hakkına -hacetlerimi- senden diliyorum. Allah’ım! Bana emrettiğin şekilde sana dua ediyorum; o halde vaat ettiğin gibi duamı icabet et.
Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle. Beni sana iman etme, Resulünü doğrulama -ona ve Ehl-i Beyt’ine selam olsun-, Ali b. Ebutalib’in velayetine, onun düşmanlarından beraate, Muhammed’in Ehl-i Beyt’inden olan İmamları izlemeye -onlara selam olsun- sevk et. Ey Rabbim! Ben gerçekten buna razı oldum.
Allah’ım! İlkler arasında kulun ve elçin Muhammed’e rahmet eyle, sonlar arasında Muhammed’e rahmet eyle, en yüce makamda Muham-med’e rahmet eyle ve gönderilmiş resuller arasında Muhammed’e rahmet eyle.
Allah’ım! Muhammed’e vesile, şeref, fazilet ve büyük derece ver. Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle, bana verdiğin rızkla yetinme ihsan eyle; bana verdiğin şeyleri benim için mübarek kıl, beni kendi gıyabımda ve benden gayıpta olan şeylerden (benden saklı olan her türlü kötülükten) koru.
Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle. Beni sana iman ve Resulünü tasdike sevk et. Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle. Bana en hayırlı rızvan ve cennet hayrını ver; öfkenin ve cehennem ateşinin kötülüğünün kötülüğünden sana sığınıyorum. Allah’-ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle. Beni bu anda, bu gecede, bugünde, bu ayda, bu yılda gökten yere inen veya inecek olan bütün musibetlerden ve bütün belalardan, bütün cezalardan, bütün fitnelerden, bütün imtihanlardan, bütün kötülüklerden, bütün hilelerden, bütün felaket-lerden, bütün afetlerden koru.
Allah’ım! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle. Bana bu anda, bu gecede, bugünde, bu ayda, bu yılda gökten yere inen veya inecek olan bütün sevinçlerden, bütün mutluluklardan, bütün istikametlerden, bütün kurtuluşlardan, bütün afiyetlerden, bütün selametliklerden, bütün kerametlerden, bütün tertemiz helal geniş rızıklardan, bütün nimetlerden ve bütün rahatlıklardan nasip et. Allah’ım! Eğer günahlarım senin katında benim çehremi karalayıp benimle senin aranda engel oluşturmuşsa ve halimi senin huzurunda değiştirmişse; bu durumda ben senin veçhinin sönmeyen nurunun hakkı hürmetine, habibin Muhammed Mustafa’ın hakkı için, velin Ali Murtaza’-nın hakkı için ve seçtiğin velilerinin hakları için Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet eyle; benim geçmiş günahlarımı bağışla; ömrümün geri-ye kalan süresinde beni günahlardan koru.
Allah’ım! Beni yaşattığın sürece ebediyen sana karşı günahlardan birine dönmekten sana sığınıyorum; tâ ki sana itaat ettiğim ve sen de benden razı olduğun halde canımı alasın; amellerimi hayırla sonuçlandı-rıp sevabını cennet kılasın ve bana karşı kendine yakışır bir şekilde davranasın. Ey takva ve mağfiret ehli! Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine rahmet ve bana merhamet et; ey merhametlilerin en merhametlisi |
|
|
|
|
Yirmi Beşinci Gün (İnsan Suresinin nazili)
- Oruç tutmak.
- Sadaka vermek, fakirlere ve yetimlere ikramda bulunmak.
|
|
Son Gün
- Bugünde iki rekat namaz kılınır. Her rekatta bir defa Fatiha suresi, on defa İhlas suresi, on defa ayete’l-kursi okunur ve namazdan sonra da şu dua okunur:
-
-
اَللّـهُمَّ ما عَمِلْتُ في هذِهِ السَّنَةِ مِنْ عَمَلٍ نَهَيْتَني عَنْهُ وَلَمْ تَرْضَهُ وَنَسيتَهُ وَلَمْ تَنْسَهُ وَدَعَوْتَني اِلَى التَّوْبَةِ بَعْدَ اجْتِرائي عَلَيْكَ اَللّـهُمَّ فَاِنّي اَسْتَغْفِرُكَ مِنْهُ فَاغْفِر لي وَما عَمِلْتُ مِنْ عَمَلٍ يُقَرِّبُني اِلَيْكَ فَاقْبَلْهُ مِنّي وَلا تَقْطَعْ رَجائى مِنْكَ يا كَريمُ
“Allah’ım! Senin beni sakındırdığın ve yapmama razı olmadığın halde benim bu yıl yaptığım ve unuttuğum, fakat senin unutmadığın ve sana karşı bu cüretimden sonra beni tevbe etmeye davet ettiğin amelle-rim var; Allah’ım! Ben o amellerimden dolayı bağışlanma diliyorum; o halde beni bağışla; yaptığım ve beni sana yakınlaştıracak amelimi ben-den kabul et; ümidimi senden kesme ey kerim!”
Bunu söyleyince şeytan der ki: Eyvahlar olsun bana! Bu sözlerle bu yıl onun hakkında çektiğim tüm zahmetleri heder etti ve geçen yıl, onun için, o yılını hayırla geçirdiğine dair şahadet edecektir. |
Bir yanıt bırakın