
Başlıklar
İmam’ı Tanımak Üzerine
İmam Sadık (aleyhisselam) Allah-u Teala’nın “kime hikmet verilirse” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur:
“(Hikmet) Allah’a itaat etmek ve imamı tanımaktır.”[1]
İmam Bakır (aleyhisselam) Allah-u Teala’nın “ Ölü iken kalbini diriltip, insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu…” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur:
“Ölü, bir şey bilmeyen kimsedir. Nur ise kendisine uyulan imamdır.”[2]
İmam Hüseyin (aleyhisselam) Allah’ın marifeti hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur:
“(Marifetullah) Her zaman ehlinin kendisine itaat etmeleri farz olan imamlarını tanımasıdır.”[3]
İmam Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Biz Allah’ın itaatini farz kıldığı kimseleriz. Sizler insanların tanımamakta mazur olmadığı kimseye uyuyorsunuz.”[4]
İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Dikkatli olunuz! Sizler tanımama hususunda mazur olmayacağınız kimseye itaat etmeyiniz.”[5]
bak. el-Bihar, 23/76, 4. Bölüm
el-Yetim, 4240. Bölüm
el-Mukarrebun, 3325. Bölüm
İmamı Tanımanın veya Tanımamanın Etkileri
İmam Bakır (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz aziz ve celil olan Allah’ı sadece Allah’ı ve biz Ehl-i Beyt’ten olan imamını tanıyan kimse tanır ve ibadet eder.”[1]
İmam Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Bizi tanıyan kimse mümindir, bizi inkar eden kimse ise kafirdir.”[2]
İmam Bakır (aleyhisselam) Allah-u Teala’nın “Karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir?”ayeti hakkında şöyle buyurmuştur:
“Onlar imamlarını tanımayan kimselerdir.”[3]
İmam Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“İmam aziz ve celil olan Allah ile yaratıkları arasında bir kılavuzdur. Kim onu tanırsa mümindir ve kim de inkar ederse kafirdir.”[4]
Zamanının İmamını Tanımadan Ölen Kimse
Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur:
“Her kim imamını tanımadan ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür.”[1]
İmam Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Her kim zamanının imamını tanımadan sabahlarsa (ve o gece ölürse) cahiliye ölümü üzere ölmüştür.”[2]
Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur:
“Her kim boynunda biat olmaksızın ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür.”[3]
Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur:
“Her kim imamsız ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür.”[4]
İbn-i Ebi’l-Hadid’in nakl ettiğine göre Abdullah b. Ömer Hz. Ali aleyhisselam’a biattan kaçındı ve gece biatsız ölmemek için Abdulmelik’e biat etmek üzere gece yarısı Haccac’ın kapısını çaldı. Onun bu düşüncesi Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’ten nakl ettiği şu rivayetti:
“Her kim imamsız ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür.” Haccac onu öylesine bir aşağıladı ki ayağını yatağından çıkararak şöyle dedi: “(Biat etmek için) elini ayağıma dokundur.”[5]
İmamı Tanımayan ve Onu İnkar Etmeyen Kimse
İmam Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
“Bizi tanımayan, ama inkar da etmeyen kimse Allah’ın kendisine farz kıldığı hidayete, yani bize itaatin gerekliliğine dönmediği sürece sapıktır. Bu sapıklığı üzere ölürse Allah ona dilediğini yapar.”[1]
Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur:
“Her kim onu tanımaz ve düşmanlık ederse müşriktir ve eğer onu tanımaz, ona düşmanlık etmez ve düşmanına da dostluk elini uzatmazsa cahildir, müşrik değildir.”[2]
bak. 314. Konu, ed-Dalalet
İmametin Şartları ve İmam’ın Özellikleri
Kur’an:
“ Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, aralarından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık.” [1]
“ Gerçeğe eriştiren mi, yoksa, birisi götürmezse gidemeyen mi uyulmaya daha layıktır? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?” [2]
“ Doğrusu Allah size onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü artırdı”dedi.” [3]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “Bu işi (imamet makamını) sabır, basiret ve işleri bilen kimseler yüklenebilir.”[4]
- İmam Rıza (aleyhisselam) İmamın sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “İmamet hususunda güçlü, siyaset hususunda ise bilgi sahibi olmalıdır.”[5]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İmam hakkı ikame etmek için düşünen bir kalp, konuşan bir dil ve gürleyen bir yürek sahibi olmalıdır.”[6]
- İmam Ali (aleyhisselam) İmamların sıfatları hakkında şöyle buyurmuştur: “Onlar dini derk ettiler, anlayan ve riayet eden bir akılla derk ettiler; duyan ve rivayet eden bir akılla değil! Şüphesiz ilmin ravileri çoktur; riayet edenleri azdır.”[7]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “Her kim kendisini insanlara imam kılarsa başkalarını eğitmeden önce kendisini eğitmelidir. Başkalarını diliyle terbiye etmeden önce davranışları ile terbiye etmelidir.”[8]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “Münezzeh olan Allah’ın emrini sadece, ödün vermeyen ihmalkarlık etmeyen ve şahsi hedefleri peşinde koşmayan kimseler ayakta tutabilir.”[9]
- İmam Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İmam ağız, mide ve tenasül organı hususunda hiç kimsenin kendisini kınayıp, “o yalancıdır, insanların malını yemektedir”ve benzeri sözler söyleyemediği kimsedir.”[10]
- İmam Bakır (aleyhisselam) imamın nişanesini açıklama hususunda şöyle buyurmuştur: “Helalzadelik, güzel terbiye ve boş şeyler ile oyalanmamak.”[11]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “Bu ümmetin işine eskiden ve şimdi en layık olan kimse resule en yakın olan, kitabı en iyi bilen, dini en iyi düşünen, İslam’da öncü olan, cihatta üstün bulunan ve ümmetin yöneticiliğini omuzlamada en güçlü olandır.”[12]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İmamlardan her kimde şu üç özellik bulunursa imam olmaya ve bu emaneti omuzlamaya layıktır: “Hükmünde adaletli olmak, insanlardan uzak durmamak ve Allah’ın kitabını yakın ve uzak herkes hakkında icra etmek.”[13]
- İmam Hüseyin (aleyhisselam) Kufe ehline yazdığı bir mektupta şöyle buyurmuştur: “Ömrüme andolsun ki İmam, sadece Allah’ın kitabı üzere hüküm eden, adaleti uygulayan, hak dine bağlı olan ve Allah’ın (emirleri) karşısında nefsini dizginleyen kimsedir.”[14]
- İmam Rıza (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İmamın bir takım alametleri vardır: İnsanların en bilgini, hüküm vermede en üstünü, insanların en takvalısı, insanların en sabırlısı, insanların en cesuru, insanların en cömerdi ve insanların en abid olanıdır.”[15]
- İmam Bakır (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz İmamet sadece kendisinde şu üç sıfat bulunan kimse ile ıslah olur: Kendisini haramlardan koruyan takva, gazabına hakim olacak bir hilim ve yönettiği kimselere bir baba gibi güzel davranmak.”[16]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “Bu işe insanların en layık olanı; bu hususta en güçlü olan, Allah’ın bu konudaki emrini en iyi bilen, bir fitneci fitne kopardığında ona hakka dönmesini söyleyen ve dönmediği takdirde onunla savaşan, kimsedir.”[17]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İlim ve bilgileri onları hakikatleri görmeye sevk etmiş ve yakinin ruhu ile mübaşeret etmişlerdir. Refah içinde yüzenlerin zor kabul ettiği şeyleri kolay görmüşlerdir…Onlar Allah’ın yeryüzündeki halifeleridir.”[18]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İmamete layık olan imamın bir takım alametleri vardır. Bunlardan birincisi büyük ve küçük tüm günahlardan masum olduğunun, fetva verirken sürçmediğinin, yanlış cevap vermediğinin, yanılmadığının, unutmadığının ve dünyadan hiç bir şeye gönül bağlamadığının bilinmesidir. İkinci olarak Allah’ın helal ve haramını, çeşitli hükümlerini, emirlerini, yasaklarını ve insanların ihtiyaç duyduğu şeyleri en iyi bilendir. (O halde insanlar ona muhtaçtır). Onun insanlara ihtiyacı yoktur. Üçüncü olarak insanların en cesuru olmalıdır. Zira o müminler grubunun kendisine yöneldiği kimsedir. Eğer ilerlemekten geri kalırsa müminler de onun gerilemesiyle geri çekilirler. Dördüncü olarak; yeryüzünün tüm insanları cimri olsa da insanların en cömerdi olmalıdır. Zira eğer hırslı olursa elinde bulunan Müslümanların malı hakkında da hırslı olur. Beşinci olarak; tüm günahlardan masum olmalıdır. Bu özelliği ile masum olmayan uyanlarından ayrılır. Zira o masum olmazsa diğer insanların düştüğü helak edici günahlar, şehvetler ve lezzetlere kapılma hususunda kendisine güven olmaz.”[19]
- İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İtaati farz olan imamın velayetinin büyük sınırları onun her türlü hata, sürçme, kasıt, büyük ve küçük her türlü günahtan masum olduğunun bilinmesidir. Ne sürçer, ne hata eder, dini ortadan kaldıran hiç bir şeye gönül vermez. Boş şeylerle uğraşmaz. O Allah’ın helal ve haramını, farz ve sünnetlerini, tüm hükümlerini en iyi bilendir. O bütün alemden müstağnidir. Diğerleri ona muhtaçtır. Şüphesiz o insanların en cömerdi ve insanların en cesurudur.”[20]
- İmam Ali (aleyhisselam) Hemmam Hutbesinde Müminin sıfatlarını zikrettikten sonra şöyle buyurmuştur: “O kendisinden sonraki iyiler için imamdır.”[21]
- İmam Sadık (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “İnsanın imamet makamına layık olmasını sağlayan şeylerden bazısı şunlardır: Temizlik, insanın ateşe girmesine sebep olan helak edici her türlü günah ve isyandan arınma. Sonra ümmetin helal ve haram hususunda ihtiyaç duyduğu her şeyi aydınlatan bir ilim; Kur’an’ın özel ve genel, muhkem ve müteşabih hükümlerini, ilmi inceliklerini zihinden uzak tevillerini ve nasih ve mensuhunu bilecek bir bilgi.”[22]
bak. el-Levh, 3585. Bölüm
el-Bihar, 25/104. Bölüm Ebvab-u alamat’il İmam ve sıfatihi ve şeraitihi.
Mizan’ul Hikmet 1. Cilt’ten
caferilik.com sitesinden faydalanılmıştır.
Bir yanıt bırakın