Hz. Fatıma Zehra selamullahi aleyha

Adı: Fatıma selamullahi aleyha

Künyesi: Ümmül Eimme

Lakabı: Tahire

    Mübarek Lakapları: Sıddıyka: Gerçekleyen, özü sözü tam gerçek olan. Mübareke: Kutlanmış, kutlu olmuş. Tahire: Tertemiz. Zekiye: Arınmış. Razıyye: Allah razılığını kazanmış. Muhaddise: Allah ilhamiyle söz söyleyen. Betül: Arınmış. Zehra: Parıl parıl parlayan. Seyyide: Kadri yüce ve ulu. Meryem’ül-Kübra: Ulu Meryem.

    Mübarek Künyeleri:  Ümm’ül Hasan, Ümm’ül Huseyn ve Ümm’ül Muhsin.

Doğum Yeri: Medine

Doğum Tarihi: 20 C. Ahir Bi’setin 5. Yılı

Baba Adı: Muhammed sallallahu aleyhi ve alih

Anne Adı: Hatice selamullahi aleyha

Çocuk Sayısı: 2 Kız 3 Erkek

Erkek çocuklarının isimleri: 1-İmam Hasan, 2-İmam Hüseyin, 3-Şehit Muhsin

Kız çocuklarının isimleri ise:1-Zeynep,2-Ummu Gülsüm

Görev Süresi: 3 Ay

Şehadet Yılı: 21 C.Evvel ya da 3 C.Ahir 11 H.G

Şehadet Sebebi: Hilafet sevdalıları ve dostları -Kunfuz,Ömer ve yarenleri,

Şehadet Yaşı: 18 Yaş

Katili: Kunfuz,Ömer. Bekir ve Yarenleri

Mübarek Ziyaretleri: Bilinmiyor.

 

Kısaca Hayatı:

    Hz Fatıma (selamullahi aleyha), Hz. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’in Hz. Hatice’den doğan kızıdır. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’in davete başlamasının beşinci yılı, Cemadiy’ul- Ahir ayının 20 si Cuma günü doğmuşlardır.                                 

    Manen mütevatir sayılabilecek hadisler gereğince Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih);

“Kim Fatıma’yı razı ederse beni razı etmiş, beni razı eden de Allah’ı razı etmiştir. Kim Fatıma’yı gazaplandırırsa, beni gazaplandırmış, beni gazaplandıran da Allah’ı gazaplandırmıştır.” diye buyurmuştur.     Bu hadis-i şerif bile Hz. Fatıma (selamullahi aleyha)’ın günahlardan masum olduğunu göstermekte ve Hz. Fatıma (selamullahi aleyha)’nın rıza ve gazabının hüccet olduğunu ispatlamaktadır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve alih)  Hz. Fatıma (selamullahi aleyha)’ya olan sevgisi vasfedilmeyecek derecedeydi.

        Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih); “Fatıma benim bir parçamdır.” diye buyurduğu, yola çıktığında Hz. Fatıma (selamullahi aleyha)’nın evine uğradığı ve döndüğünde de ilk uğradığı yerin O’nun evi olduğu nakledilmiştir.            

    “Gerçekten Allah, siz Ehl-i Beyt’i her türlü ricsten (günah ve kötülüklerden) temizlemeği irade etmiştir” ayet-i kerimesi nazil olduğunda, Hz. Resulullah’ın Ümm-ü Seleme’nin evinde Hz. Ali (a.s)’yi, Hz. Fatıma (selamullahi aleyha)’yı, Hz. Hasan (aleyhisselam)’ı ve Hz. Hüseyn (aleyhisselam)’ı kendi abası altına toplayarak; “Allah’ım, şahit ol ki bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir” buyurduğu ve bunun üzerine Ümm-ü Seleme’nin de; “Ben de Ehl-i Beyt’ten miyim?” diye sorduğunu ve Hz Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’in; “Senin de makamın yücedir, ama Ehl-i Beyt’ten değilsin” buyurduğu müşterek hadislerce nakledilmiştir.

    Hz. Fatıma (selamullahi aleyha), Hz. Ali (aleyhisselam)’nin eşidir. Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih);    Ali olmasaydı Fatıma’ya eş bulunmazdı.” diye buyurmuştur. Hz. Ali (aleyhisselam) ’nin savaş meydanlarındaki cihadına en büyük yardımcı Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) idi. Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) eşinin evde bulunduğu ve bulunmadığı dönemlerde evi en güzel şekilde idare eder ve eşinin rızasını kazanırdı. Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) , Hz. Hasan (aleyhisselam) ve Hz. Hüseyn (aleyhisselam) gibi İmamlar (aleyhisselam) ’ın annesidir. Cennetin gençlerinin efendileri olan Hz. Hasan (aleyhisselam)ve Hz. Hüseyn (aleyhisselam)’nin bütün güzel hasletleri, annelerinin sahip olduğu ahlaki erdemleri yansıtan bir ayna olarak görülmelidir.            

    Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) ’ın züht ve ibadetine gelince, bir çok geceleri ibadetle geçirdiği nakledilir. Her namazdan sonra okunması sünnet olan Fatımat’üz-Zehra (selamullahi aleyha) ’ya Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) tarafından bir hediye olarak öğretilen Fatımat’üz-Zehra (selamullahi aleyha) Tesbihatı:   (34 defa Allah-u Ekber, 33 defa Elhamdulillah, 33 defa Sübhanallah) O Hazret (selamullahi aleyha) ’in ibadetteki yüce makamına bir işarettir.   Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) ’nın mübarek ömrü 18 sene gibi çok kısa bir süre olmasına rağmen ilimdeki makamı o dereceye varmıştır ki Kur’an’nın tefsiriyle ilgili buyurukları Hz. Ali (aleyhisselam)tarafından kaleme alınmış, bu yolla meydana gelen kitap İmamlar (aleyhisselam)‘ın ilmi kaynaklarından biri olmuştur. Böylece O Hazret (selamullahi aleyha)sonradan gelen İmamlar (aleyhisselam) için bir muallime sayılmalıdır.            

    Hz.Fatıma (selamullahi aleyha) Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)’ten sonra çok kısa bir süre yaşamıştır. Bu süre bazı nakillere göre, 40 gündür.              

    Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) Medine’de şehadeti şereflendirdi ve vasiyeti üzerine geceleyin gizlice defnedildi; bu yüzden O Hazret (selamullahi aleyha)‘in kabrinin yeri şimdiye kadar gizli kalmıştır.

 

Şehadeti:

Peygamber Kızının Kapısını Yakanlara LANET Olsun…. 

“…..Ancak ve ancak Allah, ey     Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler.”

AHZÂB SÜRESİ 33. AYETİ KERİMESİ

İmam Ali (aleyhisselam) , Ebubekir’e biat etmeyi reddetti ve egemen düzene karşı olduğunu ilân etti. Bununla dünyaya şunu ilân etmiş oluyordu: Resulullah’tan (sallallahu aleyhi ve alih) sonra ilk İslâm’ı seçen bu adamın karşı çıktığı mevcut hilâfet rejimi, Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) gerçek hilafetini temsil etmiyor, Nitekim hz. Fatıma (selamullahi aleyha) da aynı şeyi yaptı. O da bu muhalefetiyle dünyaya şu mesajı veriyordu: Peygamberin (sallallahu aleyhi ve alih) kızı, onlara öfkelidir; bu rejime boyun eğmiyordur. Şu hâlde egemen düzen, meşruiyetten yoksundu.


Öte yandan İmam Ali (aleyhisselam), şer’i hakkı gasp edenlere karşı basit bir cihat başlattı. Muhacir ve ensarın seçkinlerinden bir grup da İmam’ın (aleyhisselam) yanında yer aldılar. Bunlar Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) işaret ettiği kimselerdi. Ki aynı zaman da olayların gerçek yüzünü de idrak edebilecek basirete sahiptiler: Abbas b. Abdulmuttalib, Ammar b. Yasir, Ebuzer el Gıfarî, Selman-ı Farisî, Mikdad b. Esved, Huzeyme Zu’ş- Şehadeteyn, Ubade b. Samit, Huzeyfe b. Yemen, Sehl b. Hüneyf, Ebu Eyyub el- Ensarî… Gibi estirilen terör havası ve gürültüler bunları etkisi altına alamamıştı ve bu yiğitler istikametleri bozmamışlardı. Hilâfeti ele geçiren grubun, başta Ömer bin Hattab’ın tehditleri bunları korkutmamıştır.

Medine çevresinde yaşayan, Esad, Fezare, Beni Hanife… Gibi bazı mümin aşiretler vardı. Bunlar Gadir günü (Gadir-i Hum) biatine tanık olan aşiretlerdi. O gün Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) , kendisinden sonraki müminlerin emiri olarak imam Ali (aleyhisselam) adına biat almıştı. Bunlar aradan çok zaman geçmeden, Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) vefat edip yüce dostun katına çıktığını, Ebubekir’e biat edildiğini ve Ebubekir’in hilafet makamına kurulduğunu duydular. Bu olay karşısında dehşete kapıldılar. Ebubekir’e biat etmeyi topluca reddettiler.(1) Gayri meşru bildikleri yeni yönetime zekât vermeyi kabul etmediler. Ortalığın pustan, dumandan kurtulmasına kadar bekleme kararı aldılar. Bu aşiretler İslâm’a bağlılıklarını sürdürüyor, namaz kılıyor ve bütün İslâm‘ı şiarları uyguluyorlardı.

Fakat iktidar grubu, mevcut yönetim açısından büyük bir tehlike arz eden bu gibi tutumlara bir sınır koymanın uygun olacağını düşündü. İmam Ali‘nin (aleyhisselam) ve eşinin muhalefeti sürdükçe de bu gibi tutumlar devam edecekti. İmam Ali (aleyhisselam) eşi hz Fatıma (selamullahi aleyha), İslâm devleti(!) için bir iç tehlike olarak görüyordu. Bu aşamada Ebubekir ve yardımcıları, kendilerini ve yönetimlerini saran büyük tehlikeyi fark ettiler. Bu muhalif akımı durdurmayacak olurlarsa, muhalefet dalgası gittikçe büyüyecek ve iktidarını yerle bir edecekti. Muhalefetin başı Ali b. Abu Talib’i (aleyhisselam) Ebubekir’e biat etmeye zorlamaktan başka çare yoktu.

Bazı tarihçiler şöyle anlatıyor.(2) Ömer b. Hattab, Ebubekir’e gelip şöyle dedi:

“Sana biat etmekte kaçınan bu adamdan neden biat almıyorsun?

Be adam! Ali (aleyhisselam)  sana biat etmedikçe hiçbir şey yapamazsın! Çağır, gelip sana biat etsin.”

Bunun üzerine Ebubekir, Kunfuz ‘u, Emirü’l-Müminin’e (aleyhisselam) gönderdi,

”Resulullah’ın çağrısına uy.”dedi Ali (aleyhisselam)  şu karşılığı verdi:

“Ne çabuk Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih)  adına yalan söylemeye başladınız?”

Kunfuz geri döndü ve imam Ali’nin (aleyhisselam) sözlerini Ebubekir’e iletti.Ömer bir kez daha söyledi:

”Bu adamın, sana biat etmesini geciktirme. Ebubekir Kunfuza şöyle dedi:

”Ona bir kez daha git ve ‘Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) halifesi, kendisine biat etmen için sen çağırıyor.’ de”

Kunfuz, imam Ali’nin (aleyhisselam) yanına geldi ve kendisine söylenenleri tekrarladı.imam Ali (aleyhisselam) sesini yükselterek şöyle dedi:

“Subhanallah! Bu adam, kendisine ait olmayan bir yetki iddiasında bulunuyor.”

Kunfuz bir kez daha geri döndü ve imam Ali’nin (aleyhisselam) sözlerini aktardı.Ömer,

“Kalk.”dedi.” O adama gidiyoruz.”

Ebubekir, Ömer, Osman, Halid b. Velid, Muğire b. Şu’be, Ebu Ubeyd’e b. Cerrah ve Ebu Huzeyfe’nin azatlısı Salim kalkıp imam Ali‘nin (aleyhisselam) evine gittiler.Hz Fatıma (selamullahi aleyha), izni olmadan hiç kimsenin evine girmeyeceğini sanıyordu. Fatıma’nın evini kapısına gelince kapıyı çaldılar. Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) onların sesini duyunca yüksek sesle şunları söyledi:

“Babacığım! Ya Resulullah! Senden sonra, İbn Hattab’dan ve Ebu Kuhafe’nin oğlundan neler çektim! Sizin gibi, çok kötü davranışlar sergileyen bir kavmi hatırlıyorum. Siz değimlisiniz ki, Resulullah’ın (s.a.a) cenazesini elimizde bırakarak, halifelik işini aranızda halledenler? Bu konuda bize danışmadınız ve bizim hiçbir hakkımızı vermediniz.”

Kapıdakiler Hz. Fatıma’nın (selamullahi aleyha) bu sözlerini duyunca ağlayarak geri çekildiler. Kalpleri parçalanacak, ciğerleri yırtılacak gibi oldu. Ama Ömer yanında birkaç kişiyle orada kaldı. Ömer, odun isteyerek avazı çıktığı kadar bağırdı:

Ömer;

”Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya çıkarsınız ya da evi içindekilerle birlikte ateşe veririm.”

Orada bulunanlardan bazıları,

”Eba Hafs! İçinde Hz. Fatıma (selamullahi aleyha)  var!”dediler.”Evet” dedi, “İçinde Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) olsa da …(3)

Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) kapının arkasında durdu ve kapı önünde bekleyenlere seslendi:

“Yazıklar olsun sana Ömer! Allah’a ve Resulü’ne karşı bu cür’et nereden geliyor? Yoksa  sen Allah Resulü’nün neslini dünyada kesmeyi. Zürriyetini yok etmeyi ve Allah’ın nurunu söndürmeye mi istiyorsun? Ama unutma, Allah nurunu tamamlayacak.”

Ömer kapıyı tekmelemeye başladı. Hz. Fatıma (selamullahi aleyha), hicaba riayet etmek maksadıyla kapı ile duvar arasına saklandı. Evin içine girdiler. Bu sırada kapı ile duvar arasına sıkışan Fatıma (selamullahi aleyha)’nın karnında ki bebeği Muhsin (aleyhisselam) ’ı şehit etti. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve alih) ’nün  kızının kaburgaları kırıldı.

Ömer, Kunfuz’a,

“Bunu vur.”

Dedi. Kunfuz,Hz. Fatıma’ya bir kırbaç vurdu. Kırbaç bir pazubant gibi Hz.Fatıma’nın (aleyhisselam) kolunda belirgin bir şişkinlik oluşturdu.(4)

İmam’ı (aleyhisselam) evden çıkararak Ebubekir’in meclisinin kurulduğu Sakife’ye kadar gittiler. Oraya giderken İmam (aleyhisselam) sağa sola bakıyor ve şöyle sesleniyordu:

“Ah Hamza! Bugün bir Hamza’m yok benim. Ah Cafer! Bugün bir Cafer’im yok benim.”

Sakifeye giderken kardeşinin ve amcasının oğlunun (Resulullah’ın) (sallallahu aleyhi ve alih)  mezarının yanından geçmişlerdi. Şöyle seslendi:

“Ey anamın oğlu! Bu toplum, beni zayıf düşürdü. Neredeyse beni öldürecekler.”(5)

Adiy b. Hatem’in şöyle dediği rivayet edilir:

Ebubekir ve tarftarları Hz Ali (aleyhisselam) ‘a “Biat et!” diyorlardı. İmam Ali (aleyhisselam) , “Ya biat etmesem ne olacak” diyor, Ömer de, “Allah’a yemin erdim ki, o zaman senin boynunu vururum.” cevabını veriyordu.Hz. Ali (aleyhisselam) , “O takdirde, Allah’a yemin ederim ki, Allah’ın kulunu ve Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih)  kardeşini öldürmüş olursunuz.”diyor. Ömer,“  Allah’ın  kulunu evet. Ama Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih)  kardeşini değil.” Diye cevap veriyordu.İmam  Ali (aleyhisselam) de bütün bunlara şu karşılığı veriyordu:”Siz, Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih)  beni kardeş olarak ilân ettiğini inkâr mı ediyorsunuz?” İmam (aleyhisselam) ile iktidar grubu arasında sert konuşmalar oluyordu.

Tam bu sırada Hz Fatıma (selamullahi aleyha) yetişti. Oğulları imam Hasan (aleyhisselam)  ve imam Hüseyin’in (aleyhisselam)  elinden tutmuştu. Haşimî kadınlarından tek kişi kalmamış, hepsi Fatıma (selamullahi aleyha) ile birlikte evlerinden çıkıp gelmişlerdi. Dışarı kaynıyordu. Bir velveledir gidiyordu. Fatıma (aleyhisselam) şunları söyledi:

“Bırakın amcamın oğlunu! Bırakın kocamı! Allah’a yemi ederim ki, başımı açar, babamın gömleğini başıma sarar ve size beddua ederim. Bilirsin, Salih Peygamber’in devesi, Allah katında benden daha değerli değil. Onun yavrusu da Allah katında benim Oğullarımdan daha değerli değildir.”(6)

Bunları dedikten sonra imam Hasan (aleyhisselam)  ve imam Hüseyin’in (aleyhisselam) elinden tutularak Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih)  kabrine doğru yürüdü. Bunun üzerine sağdan-soldan insanlar Ebubekir’e seslenmeye başladılar:”Ne yapmak istiyorsun? Bu ümmetin başına azap inmesini mi istiyorsun?”Hz.Fatma (selamullahi aleyha) Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) tertemiz kabrinin başına doğru gitti. Aslında orada olup bitenleri gören, fakat cismanî olarak gaip olan babasından yardım istedi:

“Babacığım! Ya Resulullah! Senden sonra İbn Hattab ve Ebu Kuhafe’nin oğlu bize neler yaptılar!”

Hz.Fatıma’nın (selamullahi aleyha) bu sözleri bütün kalplerin hüzün olmasına ve bütün gözlerin yaş dökmesine neden oldu.(7)

(Eğer imam Ali aleyhisselam bütün bu olanlara karşı kılıcını kaldırmadıysa,tek sebebi vardır ki ; hak ile batılı birbirinden ayırarak insanlara göstermekti.)

Size soruyoruz?

Sizce hilafete Allah’ın Kuran’da açıkça aşikar ettiği pak ve masum olan birimi daha layık   YOKSA başka biri mi? Biz sadece yazdık akıl sahipleri elbet üzerinde düşünür….

——————————————————————————

1-Tarihu’l- Umem ve’l-Müluk, Taberî, 4/61, Daru’l-Fikr baskısı

2-el-İmame ve’s-Siyase, İbn Kutaybe, s:29/30

3- el-İmame ve’s-Siyase, İbn Kutaybe, s:29/30

4-Mir’atu’l-Ukul, 5/320

5-A’râf Suresi: 150.

6-el-İhticac, Tabersi, 1/222

7-el-Gadir, 3/104; el-İmame ve’s-Siyase, 1/13; Tarih-i Taberî, 3/13; İkdu’l-Ferid,  2/257; Tarih-u Ebi’l-Feda, 1/165; Tarih-u İbn Şahne, 11. Yılın Olayları; Şerh-u İbn Ebi’l- Hadid, 2/19

1 yorum

  1. Aman Allah’ım çok çok acı verici, üzüntü verici bir olay. Nasıl anlaşılır, anlatılır çok çok vahim ve vahşi bir durum. Avf Allah’ım O vahşi mahluklarin yaptıklarından sana sığınırım. Yıllarca bunlar için bizlere hayır duaları okuttular. Bizleri aldatan ve kandıran kimseleri sana havale ediyorum.
    Bizleri avf eyle, günahlarımızı bağışla.Amin

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.